6 Şubat 2014 Perşembe

Yeni Mutluluklar Doldu Yüreğime/İtalya'da...

İstanbul’ da ne kadar sis vardı. Sessiz sakin valizimi hazırlıyordum. Doğru mu yapıyordum? Nereye gidiyordum ben? Tamam, itiraf ediyorum biten bir ilişkinin ardından kaçacak deliği Türkiye’ de bulamadığım için başladığım operasyonum, uzun bir surecin ardından, nihayete ermişti ermesine de ya sonra? Allah’ım kafamda deli sorular, birde şu uçak korkusu. Aşabilecek miydim her şeyi? Uçabilecek miydim gerçekten çok uzaklara? Niye düşünüyordum ki daha fazla. Bütün endişelerimi ve korkularımı attım bir kutuya, sığmadı ikinci kutuya ve başladım yeni bir hayata.



9 Şubat itibarı ile Milano Malpensa Havaalanına inmiştik ben ve ümitlerim, kalbim kocamandı, hızlı hızlı çarpmaktan büyümüştü ama yarını düşünmüyordum, tek derdim aktarma yapacağım 3 trene zamanında yetişmekti ve öylede oldu. Floransa Santa Marina Novella Tren İstasyonuna oradan da artık yaşayacağım köyüme giderken kalbim daha da büyüdü ve sonunda köyümdeydim, sonra evimde, 1 senemi geçireceğim mutfağımda soluklanırken ev arkadaşlarım bana yemek hazırlamıştı. Şımarmalı mıydım? Evet, hak etmiştim bunu. Otobüs, Uçak, 3 tren… Yazarken kolay geliyor ama değildi. Uyumalıydım… Sabah uyandığımda hissettiklerim normal değildi çünkü sanki yıllar önce buraya gelmiş ve yaşamıştım, bir insan hiç mi yabancılık çekmez derken gönüllülük hayatına atıldım balıklama, bir anasınıfında çocuklara aktivite eğitmenliği yapacaktım ne kadar keyifliydi, kulağa hoş geliyordu... Öylede oldu bana ilk zamanlarda uzaylıyım gibi baksalar da, göz ucuyla izlemek kadar zevklisi yoktu. Beni çabuk kabullendiler ki ilk ayım bitmeden daha da çok sorumluluk verecek kadar güvendiler. Minnettarım…

Yaşadığım yere; tren istasyonu olan, yakında İtalyanların deniz muamelesi yaptıkları bir gölü olan, 1 büyük süper marketli, 4 Çin pazarlı,2 parklı bir belde ..BORGO SAN LORENZO böyle söyleyince çok havalı oluyor Nitekim öyle de. İtalyanlar, gerçekten bize çok benzeyen, konuştukları 10 kelimeden 4 u "MANGİARE " yani yemek yemek, 4 u AMORE yani aşk, kalan 2’side öylesine hayatın içinden şeyler işte. İlk çarşı deneyimimizde vitrinde gördüğüm ayakkabıyı almam tam 2 ay sürdü neden mi? Siesta canım :))) İtalyanların meşhur 13.00 da başlayıp 16, bilmem kaçlara kadar devam eden öğle den sonra dinlenmeleri ne bilsin bu Türk kız ayakkabıya odaklanmış :)) Ama sonunda açık yakaladım ve o artık benim ve bende Siesta saatlerine hâkimim. İlk gittiğim gün hava açıktı derken bir maç güne kalmadan bir soğuk yaptı ki sormayın ve kar yağdı ardından biz ne mi yaptık? Kardan adam yaptık burnuna havuç, göğüslerine armut taktik derken şehirler gezmeye başladık. En yakın arkadaşım bir Polonyalıydı. 30 km yol yürüyebilen, gözlüğü olmadığı zamanlarda beni gözlük niyetine kullanan, hastalandığımda soğan karışımları hazırlayıp anne edası ile ağzıma dolduran, cesur bir kızdı çok. Yanımda başrol oynuyor kendisi.

Bahar geldi, papatyalar açan bahçemiz vardı evimizde, sonra "çantamaggio" dediler "o ne" dedik "biz mayısa şarkılar söyleriz, bize aşk ve mutluluk getirsin ardından gelen yazla" dediler, "söyleriz biz de" dedik ve danslarla şarkılar söyledik mayısa… Video Ve Sicilya dedik uçtuk haftasında mafyaya meydan okuduk, yürüdük kmlerce arada âşık olduk hafiften.


 Dostlarım oldu kaç milletten birlikte ağladık biliyor musunuz? Kardeşim ve en yakın dostum Aybalam benimle ağlar sanırdım sadece, derken yaz geldi yeni denizlere daldım, sonra yeni kelimeler öğrendim, her gün 3-5 tane sonra bir baktım konuşuyorum. Çocuklarım vardı iş yerinde, yürümeyi öğrendiler benimle, ağladım onları görünce, hep yürüyen insanlar gördüm ama hiç ilk adım atan küçük insan görmemiştim, birlikte konuşmaya başladık onlarla bu yüzden ilk önce turta, meyve suyu, bebek, şu falan demeyi öğrendim :))) Adımı söylemeye başladılar bensiz bir yere gitmek istemez oldular mutlu oldum. Annemi özledim zaman zaman hem de çok özledim, internetim olmadı fotoğraflarla konuştum. Sonra herkesin kendi dilinde iç döktüğü zamanlar düzenlemeyi tavsiye ettim iyi geldi herkese- zira ihtiyacımız vardı -, kimse anlamadı kelimelerimizden, ama hissettik yüreklerimizi.


2000 yaşlının yaşadığı bir huzur evinde yaşlanmamak için elimizden geleni yaparak yaşayan bir grup gençtik, bir elin parmakları kadar bile yoktu sayımız, derken yazın bitmesiyle yapraklar sonbaharı fısıldadı ve biri ayrıldı. Ağladık, derken biri daha… Mektuplar yazdık daha gitmeden, derken herkes gitti birer birer... Bir ben kaldım… 2 ay yalnız kalacaktım Fransız yeni gönüllü arkadaş gelene kadar. "Bu da AGH’nin bir cilvesi" dedim sustum... Ne mi öğrendim? Yalnız kalmayı, gece korkup bağırarak Ankara havası söylemeyi, bisikletime binip kmlerce pedal çevirmeyi nereye sürdüğümü bilmeden, yapamam dediğim şeyleri bir bir yapmayı, en yakın arkadaşımın bitmeyen sohbetlerini dinlemeyi (96 yasında eski bir tangocu) kelimeleri tek tek çıkarıp evde sözlük karıştırmayı, sonra engellilerin olduğu Santa Elizabeth bir parçam oldu, ne mi yaptım şükretmeyi öğrendim...

35 yasında bir gecede hayatı değişen İtalyan bir yakışıklı gördüm Antonio, beyin kanaması geçirdikten sonra tüm vücudu felç olan kollarında hala dövmeleri duran mükemmel insan. 9 ayın sonunda eliyle öpücük atıyor bana :)) Seda sevinmesinde napsın:) Tabi ki âşık olurum ben onlara, bana aynı dili konuşmayı bırak hiç konuşamadan neler anlatılabilir insan onu öğrettiler… Engellerin düşüncelerde olduğunu gösterdiler...
Derken her yer turuncu oldu birden, iki bilemedin üç gün içinde ve sonbahardaydım hem de baharımın sonundaydım projemin son evresine gelmiştim artık ve su an tam son 30 günün içindeyim. Neler mi söylemeliyim projeme dair içimde eksik olan bir şey taşımışım yıllardır. Burada, İtalya’ da her bir insan bir parça bir şey koydu oraya, o nedir, nasıl bir şeydir anlatmaya daha kelime bulunamadım ve ben daha farklı bir Seda oldum… Denemekten ne çıkar dedim hayalim olan İtalya’ da master rüyasını gerçek ettim birde devlet bursu alarak :)))

 Şu an Accademia di Belle Artı di Carrara’ nin bir öğrencisiyim efenim, projem bittikten sonra okula başlıyacağım, ne diyordum öğrendiklerim; sabretmeyi öğrendim, havaalanının bahçesinde uyumayı, Türkçenin soldan sağa yazılan bir dil olduğunu ve Türkiye’ de Türkçe konuşulduğunu, insanlara öğretmeyi :)))))) İnsanlarla zor şartlar altında geçinmeyi, kendimi eleştirmeyi, sınamayı, bana beni katmayı… İkinci elden giyinmeyi, ülkemde bayram kutlanırken tüm gün çalışmayı, Gezi uğruna İtalyan polislere laf anlatmayı, ülkemi özlemeyi, ailemi sevdiklerimi kısacası... Olmaları uğruna da neleri feda edebileceğimi, zamanın akışını izlemeyi öğrendim… Ben mutlu olmayayım da kimler mutlu olsun.


Hayallerimin peşinden şüphe etmeden koşmam konusunda kendimi bir kere daha takdir ettim. Program düşünen, tereddüt edenlere gerçekten tavsiyem düşünmesinler. Ama kendilerine de en uygun projeyi seçsinler ki planlamadan yarıda bırakmasınlar ve kendilerini tam olarak hazır hissetsinler.
Canlar sona gelmişken benden desteğini esirgemeyen başta ailem olmak üzere kararlarıma her daim saygı duydukları için, sevgili Ahmet Korkmaz 'a (askerdeyken bile bana laf anlattı sağ olsun), sevgili TREX ailesine sabırla her aşamada destek oldukları için, Aybalama gidişime üzüldüğü halde “canım dostum benim sen mutlu ol yeter ki” diyerek benden hiç desteğini esirgemedi için, buradaki aileme ev sahibi kuruluşuma, beni canlarına kattıkları kendilerinden ayırmadıkları için sonsuz teşekkürler…
bir hamlede yazdım neredeyse 1 seneyi şu 3-5 satıra sığdırdım ama ya 1 seneye sığdırdıklarım,çantada doldurduğum onca deneyim,ani...


Yola başladığımda aşktan yana kırıklıklarım vardı fazlasıyla... Geçti yeni mutluluklar doldu yüreğime…evet ne yapıyordum en son selamlayacaktım değil mi ülkemi ..canım ülkem size , yeni gönüllülere,gönlünü verenlere sonsuz sevgiler…sevgi ile baki kalın..

İtalya’dan kucak dolusu sevgiler..

Seda Ungün

2 yorum:

  1. barınma ve yeme gbı ıhtıyacları evs tarafından karşılanıyor.Ancak diğer ihtiyaçlar için gereken parayı aıleden mı alıyordunuz acaba? çünkü evs ile ilgili birkaç sayfa da gönüllü olarak projelerde yer alınıldığı için herhangı bır ücret verılmedıgını okumuştum ???

    YanıtlaSil
  2. AGH kapsamina gonullulerin yemek, konaklama, kismi yerel ulasim, dil destegi gibi masraflair karsilanmakla beraber ulkeye gore degisen miktarlarda cep harcliklari verilmektedir. Ornegin Turkiye'ye gelen gonullulere aylikk 85 € bir cep harcligi veriliyor. Bu rakam Avrupa Komisyonu tarafindan belirleniyor. erasmu+ kilavuzunda 2014 yili icin komisyonun belirledigi cep harcligi miktarlarini gorebilirsiniz.

    Daha once eski-AGH gonullumuz Melike Kalkan'in kaleme aldigi yaziyi da okumamizi tavsiye ederiz.

    http://www.trexevs.org/trex.php?sayfa_id=152&kategori_id=152&id=350&lng=1

    YanıtlaSil