7 Ekim 2011 Cuma

"Vardım Selanik'e!"



  “Selanik, yunan eller, haydi ben gidiyorum, dur gidemiyorum grev çıktı uçuş iptal oldu (zenginler gibi uçuşum iptal oldu derken havalanayım ama ehehehe)” derken 6 Ekim öğlen geldim nihayet Selanik’e.  Hayır, yani o kadar yakin ki İstanbul’a uçak kalktı iki uç ada gördüm (ki bir zamanlar bizimdiiiiii) sonra bir baktım geldik. Neyse hava alanına indim, çıkış kapısına doğru yöneldim ki ne göreyim:

  
Elinde tespihli,  göbekli bir Türk amca. Bence Türk’tü ama yunanca konuşan Türk. Bizim sokaktaki Hayri amcadan farkı yoktu adamın bıyıkları bile vardı. Tespihli Avrupa’ya “Hoş geldiniz” yazısı görmeyi bekledim bir yerlerde ama göremedim. Neyse soru soracağım bir kul İngilizce bilmiyor. Hayatımda İngilizce konuşabilen birini görünce bu kadar sevineceğimi düşünmedim ne yalan söyleyeyim.
  Latin alfabesini şimdiden özledim. Simdi de Yunan alfabesi var klavyenin üzerinde saatlerimi harcıyorum yazarken. Neyse çok şanslı ve o kadar miniğim ki kızın biri kendimden büyük bavulumu ve benim Yunan alfabesine olan yabancılığımı görünce yârdim etti. Beni evime ulaştırdı. Eve geldim, tanıştım herkesle ama ilk aklıma gelmeyen İngilizce kelime, “göndermek”  oldu. Yılların `send` i ayıp etti bana.
  Neyse 14 saat boyunca uyudum. Hiç yatağımı yurdumu yadırgamadım, yorgunluk da böyle bir şeymiş. Sabah kalktık, günaydınlaşma sureci ve benim uyku sersemliği “good morning” diyemeyişime gülüştük. Ev arkadaşlarımdan biri dolaptan yiyecek bir şeyler çıkardı, bir de ne göreyim tulumba tatlısı ve kadayıf sarma.

  “Ohooooo pardon da ben nereye geldim hemşerim” dedim içimden. Bırakın dedim rol yapmayı hepiniz şaka yaptık aslında biz Türk’üz sana gıcıklık yapıyoruz desenize dedim bir de. Ama gayet ciddilerdi. Yunan tatlısı olmuş buralarda bizim tulumba. Ben onun kısa donlu hallerini bilirim ne yunanı, yemedim hih. Biraz alışıyım yerim belki; yolculuk kısmı bu kadardı.
Ofisimizi çok sevdim, her yer rengarenk, onlarca müzik cdsi, mikrofon, mikser derken eski radyo hallerim aklıma geldi, mutlu oldu; seviyorum ben bu işi  su anki hayalim şöyle bir tepe bulunca `seni yenicem Yunan alfabesi` diye bağırmak ama bakalım nerde bulurum o tepeyi.



 Neyse şimdilik bu kadar gençler. Biraz toparlanayım kartlarınızı atacağım. Aslında son 1 saate kadar hiç ağlamamıştım ama annemle telefondan konusunca koyuverdim kendimi. Neyse gözlerimi sildim bu mesajı yazdım size. Özledim şimdiden herkesi, hepinizi... Sizi seven Ay`dan sevgilerle.

Aydan
Ekim 2011

2 yorum:

  1. :)) ben de Makedonyadayım 3 aydır .Bana da şaka yapıyolar gibi geliyo .Komşum Ohrid'li Pişman sum diyorlar mesela pişanım demek için. Kalabalık, müşteri ,rahat ... bir sürü kelime aynıymış.

    YanıtlaSil
  2. çok hoşuma gitti yazınız çok samimi:))

    konumuz yunanca'yken ben de öğrenmek istiyorum, ilgimi oldukça çekiyor. kafamda 3 dil var (ingilizceyi artık saymak ayıp olur), ispanyolca ve yunanca. umarım bunu başarabilirim. sevgiler...

    YanıtlaSil