11 Ekim 2011 Salı

Afrika hikayelerimiz bitmez..



Afrika’dan döneli bir aydan fazla oldu .Döndük diye anlatacak şeylerimiz bitti mi? Hayır tabii ki.. Açıkçası bir süre diğer gönüllü arkadaşlarım yazar belki diye bekledim, zira her birinin kalemi benden daha kuvvetli eminim buna.. Ama işte her birimiz oradaki sakin yaşamımızdan sonra buraya, ülkenin gerçeklerine, gündemine, kendi hayatlarımızda yapmamız, halletmemiz gereken bir dolu şeyin içine pat diye düşüverdik. Okullar, sınavlar, tezler, iş bulma dertleri vs… O yüzden fırsatları olmamıştır belki. Ben de geldiğimden beri yazacağım deyip durmama rağmen bir türlü yapamadım:S



Şimdi yolda olunca, insanın pek yapacak bir şeyi olmuyor pek. Mecburiyet gibi algılanmasın sakın, bana hep yollarda bir yazma aşkı gelir zaten..Ben de artık yazmalısın dedim kendime..

Pek gündüz yolculuğu yapmam aslında, hele uzun yollarda hiç tercih ettiğim bir şey değil. Ama İzmir’e bu sefer ki yolculuğum böyle oldu işte..Yola çıkalı çok olmadı, sabah on gibi hareket etti otobüsümüz. Dışarıda deli gibi yağan yağmurun altında olup da ıslanmamak ne güzel! Beni koruyan sıcak otobüsün içinde ne kadar da şanslı olduğumu düşündüm. Sonra da oradaki teneke evlerde yaşayan insanlar geldi aklıma; acaba böyle bir yağmurun altında ne kadar korunabiliyorlar yağmurdan? Camdan dışarısını mutlu mesut izlerken ben, o tenekelere vuran yağmur sesi ile ne kadar mutlu olabiliyorlardır?

“Eee siz şimdi gittiniz geldiniz de ne oldu?” Böyle diyen insanlar var etrafımda, etrafımızda da var yani hepimizin zaten onlar hep var olacaklar, bir de düşünüp de söylemeyenler var tabii, onlarca yüzlerce...



Sahi biz ne yaptık orada? Ben hiç anlatmadım değil mi bunları size? Toplam 45 gün kaldık Afrika'da, yani Güney Afrika Cumhuriyeti'nde. Proje aslında faaliyet süresi olarak 4 hafta, artı iki hafta neydi peki? İlk bir hafta arış sonrası eğitimi için , ki kendisi her AGH gönüllüsünün katılmak zorunda olduğu bir eğitimdir.Sonra 4 hafta faaliyet ve son bir hafta Cape Town;) yani hazır olun daha Cape maceraları gelecek:)))



4 haftanın her biri için bir tema secilmişti, ilk hafta genel olarak ülkedeki sorunlar üzerine konustuk ve sonrasında bu konular ıcınden hangi konulara odaklanacagımızı sectik performanslarımızda. İlk performans günümüz geldiğinde kaldığımız kamptan yaklasık 3-4 km uzaklıktaki alısveriş merkezine yürüyerek gittik. Sonra da hep beraber "sho sho louza" - belki 2010 dünya kupası izleyenleri bu sarkıyı oradan hatırlayacaklardır- söyleyerek tüm dükkanların ortasında bulunan bir sahne var oraya gittik. Böylece etraftaki insanların dikkatini çekmeyi başarabilmiştik:) Sonrasında Lara'nın başrolde muhteşem performansıyla ilk performansımızı sergiledik.



Yöntemimiz "forum tiyatro" , normal oyunlardan farklı aslında, oyun ilk seferinde seyircilerin karsısında normal bildiğimiz performanslar gibi sergileniyor. Ama sonra ikinciye tekrar oynanıyor , bu sefer oyuna seyircilerin de katılması gerek ; oyunu istedikleri yerde durdurup herhangi bir seyirci , durumu daha iyiye götürebilmek, ya da oyundaki sorunu çözebilmek adına değiştirebiliyor , oyunda ezilen oyuncunun yerine geçiyor ve çözümünü oynuyor. Ama ezen karakterleri değiştiremiyor seyirci , çünkü hayatta da onları değiştirmemiz mümkün değil..Amaç seyircileri sorunların çözümü hakkında düşünmeye teşvik etmek, konular hakkında farkındalık yaratabilmek.



İkinci haftamızın konusu sağlık idi. Peki sağlık sorunlarından en gündemde olanı ne olabilir bir Afrika ülkesinde? Tabii ki HIV-AIDS; bizde bu konu üzerine çalışmaya başladık. Zaten varış sonrası eğitim sırasında diğer gönüllüler için bir Hiv-Aids oturumu da yapmıştık Nilay ve ben.Bilmeyen ya da yanlış bilen arkadaşları bilgilendirebilmek açısından oldukça verimli geçmişti ve bu haftaki çalışmalarımız için de iyi olmuştu.

İlk hafta sonrası bir de sadece forum tiyatro yapmamaya karar verdik;Çünkü herkes tiyatro çalışmak istememişti, zaten ben de tiyatro konusunda pek yetenekli olmadığımı anlayıp elimi ayağımı o kısımdan çekmiştim….Dans etmek, şarkı söylemek isteyen gönüllüler vardı, görünmez tiyatro yapalım fikri çıktı… Zaten kulakları ve sesleri o kadar iyi ki hepsi doğuştan yetenekli demek hiç de abartı olmayacaktır. Anında şarkı sözleri yazıp müziğini çıkarıyorlardı. Çok da iyi eserler çıktı sonraki haftalarda… O hafta yine aynı alışveriş merkezinde konumuzla ilgili bir tiyatro oyunu, dans gösterisi ve iki şarkı ayrıca da bir görünmez tiyatro (invisible theatre) performansı sergiledik.



Bir sonraki haftamızın konusu için kamp dışı gezilerimiz ve özel bir de konuşmacımız var idi, konu ne derseniz : Su !!!!

Günümüzde bundan daha önemli bir konu var mı ki? O hafta sonu gösterimiz için Mafikeng isimli şehre gittik. Gösterimizde bu sefer poi gösterisi bile vardı, o hafta ki şarkımız çok iyi oldu , kesinlikle videoyu sizinle paylaşmak isterim. İki de tiyatro oyunu sergiledik. Yine başka bir alışveriş merkezinde idik.

Gösteri sonrası gönüllüler o akşam konaklayacakları ailelerin yanına gitti. Biz de Türk kızlar olarak Kate annemize yamandık:D Böyle söylüyorum çünkü ben projenin açılışının yapıldığı gün bu kadını görüp saçlarına bayılmıştım. Sonra gidip tanıştım ve saçlarını çok beğendiğimi söyledim. Yanında çalışan kadının yaptığını söyledi ve bana da bir sonra ki görüşmemizde kadını da yanında getireceğini benim de saçımı yaptırabileceğimizin sözünü verdi:)  Havalara uçmuştum ve tekrar görüşeceğimiz gün için günleri sayar oldum resmen…

İşte Mafikeng‘te Kate’i görür görmez tamam dedim o gün bugündür:))) Ve Kate bizi evine aldı , besledi , gezdirdi, uyuttu:P  4 tane oğlu var Kate’in şimdi 4tane de kızı.. Veee yanında çalışan kadın da Lara’nın ve benim saçlarımı yaptı…Oldukça acılı olsa da dediler ki kadın olmak zordur , güzel olmak istersen bunlara katlanmak zorundasın:P Ben de peki dedim sustum..

Daha devamı var bekleyin ..

10.10.2011


Büşra Güder

1 yorum: