19 Ocak 2011 Çarşamba

Yunanistan Yolculuğumun ilk ayağı -2-



Anıtkabire girdim, elimdeki eşyaları güvenliğe bıraktıktan sonra bir başıma konuşa konuşa, video çektim, dolaştım, tadını çıkardım. Yanlış kapıdan çıkmaya çalışmam, orada askerlik yapan THY de çalışan bir pilot yardımıyla ,doğru kapıya yönlendirilmem ve benim herkese ne amaçla Ankara’da bulunduğumu anlatmam hevesiyle ‘ mmm, Türkiye’yi temsil edeceksin demek’ diyip , bir poşet dolusu Atatürk posterleri, cd’ler almamla son buldu.
Dönüş yolunu sora sora bulup odama gittim. Oda arkadaşım hala ortalarda yoktu. Üstümü başımı değişip lobiye indim. Orda Almanya’ya gidecek iki kişiyle tanıştım. Etraftaki kalabalık yavaş yavaş artıyordu. Almanya, İtalya, Polonya, Yunanistan…Ups , durun biraz ! başım ağrıdı ve biraz hava almaya ihtiyacı oluyor insanın böyle durumlardaJJ Kapının önüne çıkıp biraz hava aldıktan sonra da yemek salonuna indik. Tabağıma bir şeyler alırken bir de baktım ki yol arkadaşım bana el sallıyor. Yanında bizden sonra Yunanistan’a gidecek biri daha vardı. Hep beraber eğlenceli, bol sohbetli bir akşam yemeğinden sonra kaynaşma oyunları oynayacağımız salona çıktık.
Ara ara saçma gelen ama kapa şu mantığını artık ebru ,tadını çıkar dediğim andan itibaren o oyunlardan keyif duymaya başladığımı söylemeliyim. Özellikle kocaman bir çember oluşturup, herkesin isimleri öğrenmesi için oynadığımız oyunda eğitmenlerimizin bize ‘herkes kendiyle özdeşleşen bir hareket, mimik ile adını söylesin’ ve ‘bir sonrakiler de sırasıyla kendinden öncekilerin hareketi ve adını tekrar etsin’ oyunuydu. Aldım elime su şişesini, mikrofon yaptımJ Başka bir şey olmazdı ki bana. Oyunlarımız bitince geceye devam etmemiz gerek diye düşünüyorduk. Dışarı çıkmaya hali kalmayan grubumuzun daha hoş bir teklifi vardı:D
Bütün gece oda arkadaşım diye etrafta donlaşmama rağmen bulamamamın ve odamın boş olmasının payı büyüktü sanırım bu teklifin bana yapılmasında… Tabi ki evet, pijama partisi… 8-9 kişi toplaştık. ‘I have never’ ve şişe çevirmece gibi gençlik oyunları oynandıJ Zira o oyunlar kimler arasında oynandı, neler söylendi ve neler yapıldı ‘delete’ ..

Sabah 5 ve ben 3 saat sonra kalkıp hazırlanıp oturuma yetişeceğim.Mis gibi uykumun ardından hazırlanıp oturuma yetiştim. ‘ Hür Bey’ vardı Ulusal Ajanstan. Vize işlemleri, AGH ile ilgili sorular sorduk. Kalabalık olmasının verdiği bir dezavantajdan kaynaklandığını düşündüğüm daha az verimli geçen bir oturum olmuştu. Bazı şeyler somutlaşıyordu ve ben daha yolun çok başındaydım.

Yaklaşık olarak 120 civarında gönüllü vardı. Gruplara ayrıldık. Genelde , kısa dönem, uzun dönem diye ayrıldık. Ortalama 20 kişiyle devam ettiğimiz daha detaylı, bireysel olarak kendimizi ifade edebildiğimiz oturumların yapıldığı , alışık olmadığım ,yaygın eğitim dedikleri benim için çok keyifli ve faydalı geçen bir eğitim aldık. En son anaokulunda yaptığım şeyleri anımsatan, her an aktif, diri canlı tutan, algılarımı açmamı sağlayan verimli bir eğitimdi. Güldürürken öğreten, eğlendirirken düşündüren zeki insanların oturumları yönettiği, ciddi anlamda bana birçok şey katan, benim de bir şeyler kattığım bir süreç geçirdim.

‘Projem ve ben’ oturumunda ‘Aman Tanrım, nasıl yapacağım ben bunu, çöp adam bile çizemem ben’ tarzı söylemlerimi unutup, yemek yemeyi bile bana unutturan güzel bir zamandı işte. Bir de limona can verip, hayat verip onla ilgili bir öykü yazmamız istendiğinde ortaya çıkardığımız öykü ve özellikle sunumumuz akıllara kazınmıştır diye düşünmekteyim. Tiyatral bir şekilde(ben buldum, ben buldum, ben buldum:)) öykümüzü canlandırmıştık…

Valiz oturumu, biz bize başlığı altında yapılan kadın/erkek olarak ayrı ayrı gruplandığımız oturum ve kriz anında yapılabilecekler,yapılması gerekenler ve empati kurarak biz olsak ne yapardık deyip sunduğumuz çözüm önerileri…

Özetle oturumlar ara ara sıkar gibi olsa da ciddi anlamda verimli geçti. Bunun dışında ben genelde öğle yemeklerine inmeyip, bizim grubumuzun toplantı salonunda bulunan mikrofon ve hoparlör setinin önünde, Egem ‘in Dj liği eşliğinde sürekli şarkı söyledim. Pişman mıyım? Asla J
Özellikle son iki geceyi iyi değerlendirmemiz gerektiğini düşünerek eğlenmeye çıktık. Tunalıya gittik. Yaklaşık 40-45 kişi olunca her kafadan ayrı ses çıkıyordu. Güç bela bir mekana girdik ama orayı sevmedim. Oradan grupça kalkıp Kızılay’a yürümeye başladık. 90‘ ların müziğinin yapıldığı, salaş ama eğlenilecek bir yer olarak anlatılan yer de kapalı olunca bambaşka biryere gittik. Ve işte orası :)) Sahnelere kendimi attığım, ayaklarım su toplayana kadar dans ettiğim, bir İtalyan, bir sapık, bir deli ile karşılaştığım temel fıkralarını aratmayacak gecem…

Her şey bir tanecik arkadaşlarımın ‘Ebru nerdesin, arasana’ mesajlarını ve üç cevapsız çağrı ikoncuğunu görmemle başladı. Arkadaşlarımı aramak için dışarı çıkmamla beraber gözü ve kulağı bana kesilmiş olan orta yaşlı bir adamın arkamda gölgem gibi durması bir oldu. İzmirli misiniz sorusuyla irkildim. Bir adım geri giderek, evet dedim. Hemen sağ tarafıma yüksek sesle kahkahalar atarak ‘İzmirli imiş’ diye bağıran bir kadın belirdi. ‘Aman tanrım ‘ organize çalışan bir çeteye mi düştüm ben dedirtecek , korkulu birkaç dakika yaşadım. Ve hemen içeri kaçtım. Bir de ne göreyim. Masamızda çantamın yanında duran bir yabancı. Gülümsedi,bizim gruptan birinin arkadaşıdır diye ben de gülümsedim. Sonra anladım ki o gerçekten bir yabancı :)
İtalyanmış, mavi gözlü, kumral, uzun boylu. İngilizce biliyor musun diye sordu. Şöyle böyle dedim. Kısa bir sohbetten sonra hemen kaçtım. Çünkü müzik devam ediyordu ve ben o gece kurtlarımı dökecektim. Yorulup geldiğimde mini bir parfüm banyosu ardından İtalyan sinsi sinsi kokuyu koklayıp parfümümün adını söylediğinde ağzım bir karış açık kalmıştıJ tabi onun bu hareketini grubumuzdaki arkadaşlar yanlış anlayınca İtalyanın yanımızdan ayrılmasıyla alkış tufanına boğulmam da aynı anda oldu.Ama ben bir şey yapmadım ki :D
O akşam otele girişimiz 5 civarıydı. Ertesi gün katılımımızın aktif olduğu bir eğitim vardı, uykusuzluğum bir engel oluşturmuyor, aksine eğlendiğim için mutlu oluyor, mutlu olduğum için daha da zehir gibi oluyordum J O akşam kareokeye gittikJ Söylenen slow müziklere kendimi kaptırmış , Emel diye şirin mi şirin arkadaşıma bir şeyler anlatmaya , gözlerimden damlacıklar akıtmaya başlamıştım. O esnada ‘niçin duygulandın, ailenden , sevdiklerinden uzaklaşacağın için mi ‘ sorularına da tabiî ki evet dedim. Nasıl diyebilirdim ki eski erkek arkadaşım geldi aklıma burada bile, nasıl diyebilirdim ki gidiyorum ama o bunu bilmiyor diye. Bu sıkıntılı ve duygusal havamdan çıkmam gerekliydi neyse ki etrafımdaki neşeli insanların da beni hareketlendirmesiyle eski ebru gelmişti ve haydi dans pistine moduna geçivermiştim. O gece de , yok yada sabah demeliyim:p 6 da odama girmiştim. Bir buçuk- iki saat uyuduktan sonra, haydi Ebru eğitime…

Otelden ayrılış , otogarda bekleyiş, oradaki hoş sohbetler ve asla hafızamdan silinmeyecek, benim için özel anılarımı da alıp bindim otobüse. Hayalim, yolculuk boyunca uyumaktı. Zira hiç uyumamama rağmen hiç şikayetçi olmayacağım bir bayanla seyahat ettim. Şık bir ceket ve etek takım giymiş, ceketinde de bazı rozetler iliştirmiş. Elinde telefonuyla ‘ Uçakta yer yoktu, acil dönmem gerek, evet, bazı pürüzler çıkmış o işte, ben halledeceğim, geliyorum , çözeceğim…’ gibi konuşmalar yapıyordu. Ses tonu çok güzel 50 li yaşlarında bir bayandı. Yolculuk başladıktan sonra bu bayanla sohbet etmeye başladık. Herkes gibi o da beni ilk bakışta öğrenci sandı. İzmir’de bir kamu sektöründe Genel Müdürlük yapıyormuş. Yaptığı işleri anlattı ve ben dinledim. Ben anlattım , o dinledi. Ankara’da bulunuş amacımdan bahsettim, güzel bir sohbete başladık. Çok uykusuz olmama rağmen hiç şikayetçi değildim. Projemden bahsettim, o da hayallerinden bahsetti, emekli olunca bir kız yurdu açıp onun işletmeciliğini yapmayı düşündüğünü söyledi, iktisat fakültesi mezunu olarak fikirlerimi sordu. Sıcak ve samimi bir ortamdı. Siyaset hakkında konuşmaya başlayınca daha da eğlenceli oldu, konuşmayı hele de siyaset hakkında konuşmayı çok seviyorum çünkü :) . İzmir’e nasıl geldiğimizi anlayamadım. Annem ve babam garajda bekliyorlardı beni. Onlardan hiç ayrı kalmamıştım ki . 4 gün de olsa bu süreç,birbirimizi çok özlemiştik. İndikten sonra, sohbeti ve kendisi hoş bu bayan , anneme gelip, ‘Kızınızla gurur duyuyor olmalısınız, harika bir evlat yetiştirmişsiniz ‘ diyince , zaten sarılırken sımsıkı saran annem daha da bütünleşerek benimle ağlamaya başladı. Yaşanan duygusal andan sonra evimize gidip, güzel bir uyku çektim. Yatağıma girdiğimde başka bir heyecan dalgası alıp götürmüştü. Beni Yunanistan’da neler bekliyor? O heyecan ve yorgunlukla sırıta sırıta uyudum ve yepyeni , daha güzel , heyecanlı günlere küçük bir adım daha atmış oldum. :D
Neler olacak acaba?


Ebru BAYAM

Ağustos 2010

2 yorum:

  1. Mantık aramadan eğlenmeme baktım diyorsun ya...keşke ben de onu Slovenya'ya gelince yapsaydım çünkü genellikle mantığını askıya aldın mı kendini üzmüyorsun...

    Diğer seriyi merakla bekliyorum hadi bakalım...

    Kib...

    YanıtlaSil
  2. Evet eğlendin ve bizi de eğlendirdin Epru. Işıltını asla kaybetme, ben o ışıltıyı hiç unutmayacağım ve sen Bursa'ya geleceksin, bir ayağın hep burada olacak kuzu..

    YanıtlaSil