1 Eylül 2013 Pazar

Bir Pazar Röportajı Daha..


Bu haftaki Pazar Röportajlarımızın konuğu yine eski bir gönüllümüz olan Gökalp Özerim ve onun AGH hikayesi. Keyifli okumalar dileriz.




- Merhaba Gökalp, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin için teşekkür ediyoruz TREX ailesi olarak. Bizler seni tanıyoruz ama tanımayanlar için biraz "AGH öncesi" kendinden bahseder misin? Kaç yaşındaydın, neler yapardın ve ne oldu da  AGH yapmaya karar verdin?

Merhaba, tabi seve seve cevaplarım sorularınızı. 24 yaşındaydım  sürece basladığım dönemde ve İzmir’de yaşıyordum. Henüz mezun olmuş, bir kaç küçük iş deneyimimin ardından Avrupa’ da herhangi bir ülkeye gidip orada bir süre de olsa yaşayabilmek, farklı deneyimler edinebilmek istiyordum. Bulunduğum sosyal çevreden ve bu konuda beni destekleyen en önemli kişi olan eski AGH gönüllüsü abimden de edindiğim bilgilerle bu yolun  AGH ile gönüllü olmaktan geçtiğini öğrendim. Böylelikle, AGH'nin hayatımda  mutlaka bir yerinin olmasını istediğime karar verdim.



- Çok da iyi bir karar vermişsin:) "AGH yapacağım" dedin. Peki ya sonra, nasıl gelişti gideceğin ülkeye, yapacağın şeye, proje süresine karar verme sürecin? Proje arama döneminde seni zorlayan şeyler oldu mu? Mesela hiç "aman bıktım artık kim uğraşacak şimdi vizesiydi, imzasıydı, postasıydı" noktasına geldin mi?

Yakalaşık bir buçuk yıl önce başladı AGH maceram. Uzun dönem bir proje arıyordum, gideceğim ülkenin hangisi olduğunun pek önemi yoktu. İlk yurt dışı deneyimim olacaktı; hangi ülkeye ve ne için gidersem gideyim bana mutlaka bişeyler katacağını ve faydalı olacağını biliyordum. AGH yapabilmem için öncelikle bir gönderen kuruluş bulmam gerekiyordu. Abimin önerisiyle  AGH boyunca sürekli destekçim olan ve yanımda bulunan Eski Avrupa Gönüllü Hizmeti Gönüllüleri Derneği, TREX-EX AGH ile irtibata geçtim. Projelere başvuru yapmam gerekiyordu. Yaptığım başvurulardan birine, Portekiz’in Lizbon şehrinde 6 aylık bir projeye kabul edildiğimi öğrendim; derhal görüşmelere ve hazırlık sürecine başladım.

Tabi, başlangıçta bazı zorluklarla karşılaşabiliyosunuz. Zaten en önemli kısmı buydu. “AGH yapacağım” dedikten sonra karşılaşılan zorluklar açıkçası beni pek yıldıramadı. Örneğin, o dönemde çalışıyordum ve bu süreçte vize işlemlerini, evrakları ve bunlara ayrılacak zamanı özenle ayarlamam gerekiyordu. Ayrıca, Portekiz Konsolosluğu vize konusunda en hassas davranan ülkelerden biriydi; belgelerimi eksisksiz hazırlamam gerekiyordu. Bu yüzden olacak ki, sakındığım göze çöp battı; davet mektubumun geç gelmesi nedeniyle ikinci kez Ankara’daki konsolosluğa gitmek zorunda kaldım. İkinci kez evrak götürmek benim için çok zordu. Dediğim gibi çalısıyordum ve vize için ekstra izin alıp gitmek zor ve masraflıydı. Zorluklar oldu; ama hiç bir aşamasında sıkılmadım bu işlemleri yaparken; çünkü bunlar için zaten hazırlıklıydım ve gerçekten AGH yapmak istiyordum. Bu yüzden bu tarz sıkıntılar küçük teferruatlar olarak kaldı :)

- Böyle yüksek motivasyonlu gönüllülük hikayeleri örnek oluyor gönüllü adaylarına; senin durumun da uygun oldu buna. Peki Gökalp, dil durumun nasıldı AGH öncesi; kendini hazır hissediyor muydun tamamen farklı bir ülkede öncelikli olarak İngilizce, belki bir süreden sonra Portekizce iletişim kurmaya?

Dil durumum açıkçası pek iç açıcı değildi. Daha önce İngilizce eğitim almamıştım. Kendi öğrendiğim çat pat İngilizceyle de açıkçası tedirgindim. Ama güzel tarafı da buydu aslında; daha iyisini yapabilmek için bir fırsattı AGH. O zamana kadar etrafımda yabancı dilimi geliştirmek için çok fazla olanağım yoktu ve AGH’ nin bana kattığı en güzel gelişmelerden birinin dil konusu olduğunu düşünüyorum. Bir süre sonra İngilizce’ yi rahatlıkla anlayabiliyor ve konuşabiliyordum. Hatta  İngilizce dışında uzun diyaloglar kuramasam da alt yapı olabilecek kadar Poertekizce de öğrenmiştim.



-Galiba biraz kişinin kendisinde bitiyor dil konusu. Tabi hatırlatmakta yarar var, AGH bir dil okulu ya da sadece dil geliştirmeye yönelik bir program değil.
Senin gibi birçok gönüllü örneğiyle karşılaştık şimdiye kadar; fakat bunların dışında malesef öğrenmek için pek çaba sarfetmeyip, içine kapanan ya da sadece Türklerle iletişim kuran gönüllüler de oluyor; ki birçoğu proje sonrasında pişman oluyor kendilerini biraz daha zorlamadıkları için.

Evet kesinlikle katılıyorum. İstedikten sonra AGH bunun için en güzel fırsatlardan biri. Benim dil öğrenmemdeki katkısı gerçekten çok büyük. İngilizcesi iyi olmayanlara özellikle tavsiye ederim,  hiç birşeyden çekinmesinler. Elbette zorlukları oluyor ama zaten bu zorluklar gelişime olanak sağlıyor bir süre sabrettikten ve çabaladıktan sonra. Ben mesela, Portekizce konusunda günlük ihtiyaçlarımı  karşılamaya yetecek sekilde gelişim sağlamıştım. İngilizcem ise ilk günkünden çok daha gelişmiş seviyedeydi. Diğer gönüllü arkadaşlarla iletişimimizi  İngilizce gerçekleştirdiğimiz için her defasında yeni bir şeyler öğrenebiliyor ve daha iyi konuşabiliyordum.






-AGH'ye kadar hiç yurtdışına çıkmadığını söylemiştin. AGH birçoğumuz için bu anlamda da önemli bir fırsat. Portekiz'e ilk ayak bastığın güne dönelim. Ne hissettin, Lizbon nasıldı ilk görüşte senin için? 

Lizbon gerçekten herkesi kendine hayran bırakabilicek kadar özenle inşa edilmiş, tasarlanmış bir şehir. Projeye kabul olduktan sonra hemen araştırmaya başlamıştım zaten Lizbon’u. Heyecandan çok meraklıydım;  yaşadıgım yerden çok uzakta hiç görmediğim bir ülke ve şehir vardı karşımda. Her yerini görmek ve keşfetmek istiyordum. Şehre ilk ayak bastığınız andan itibaren Lizbon’un ne kadar güzel bir şehir olduğunu anlayabiliyorsunuz.


-Projen peki; bize bahseder misin biraz? Nasıl bir ortamda çalıştın, neler yaptın projen süresince? Başka gönüllüler var mıydı seninle beraber projede çalışan?

Projemin konusu medya ve iletişimdi. ''ANEVE'' adlı bir kuruluşta koordinatörün önderliğinde çeşitli etkinlikler ve organizasyonların gerçekleştirilmesi, gönüllü yazışmaları ve benzeri ofis  faaliyetlerini idare etmekti görevimiz. İlk başlarda, yaşadığım evde benim haricimde biri Alman biri Türk, iki gönüllü daha kalıyordu ve bu sayı projem süresince sürekli değişti; Fransız 2 gönüllü daha dahil oldu,  onlar kısa dönem projelerini tamamladıktan sonra kısa dönem Türk gönüllüler geldi. Sonra onların yerine uzun dönemli bir gönüllü geldi. Projemiz de ortaktı, ofiste farklı saatlerde çalışıyorduk.

-Keşke şunu da yapabilseydim dedin mi hiç projenle ilgili?

Keşke diyebileceğim çok fazla şey olmadı; ama şunu  diyebilirim, daha uzun sure bir proje olabilseydi daha güzel olurdu benim için.

-Geriye dönüp baktığında, ki AGH projen biteli bir buçuk yılı geçtiğini söyledin; neler değişti hayatında?






Hmm...

-Peki kabul, bu çok genel oldu:) Spesifikleştirecek olursak soruyu, hayata bakış açında ya da ileriye dönük planlarında, yapmak istediklerinde neler değişti?

Yaklaşık dört aylık bir süre boyunca Lizbon’da, tekrar yaşanması zor, çok güzel anılarla dolu bir dönem geçirdim. Avrupa’nın bir çok yerinden pek çok arkadaşım oldu ve çok güzel dostluklar kurduk. Bunun dışında AGH bana yapmak isteyip de yapamadığım bir çok konuda cesaret verdi. Daha güçlü olmamı sağladı, yurt dışında edindiğim tecrübelerimi hayatımın içine dahil edebildim. Bunun sayesinde insanlarla olan iletişimimde, sosyal yaşantımda ve iş hayatımda  bir çok kez bana farklı konularda fayda sağladı.

-Biraz da herkesten gelen sorulara  cevap vermek amacıyla soruyorum bunu; projen süresince başka şehirlere veya ülkelere seyahat edebildin mi? Tatillerini nasıl ayarladın mesela, biliyorsun kural olarak ayda iki gün tatil hakkın var AGH'de. Sen nasıl ayarlamıştın tatil günlerini ve nasıl değerlendirdin? 


Bu konuda biraz şanslıydım sanırım. Portekiz’de bulunduğum dönemde iki ya da üç defa ulusal tatile denk gelmiştim. Bunlardan birinde 2-3 günlük izin imkanım vardı bunun yanında koordinatörden de 1-2 günlük ek izin talep ederek aynı evde kaldığım gönüllü arkadaşımla İspanya’ ya yaklaşık 1 haftalık bir seyahatımız oldu. Çalışma saatlerimizi hafta içi doldurup hafta sonlarında izinli oluyorduk.

-Projen süresince çok ciddi bir sorun yaşadın mı hiç?

Projemde yaşadığım en ciddi sorun sanırım ev problemiydi; aynı evde bir dönem çok fazla kişi yaşamak zorunda kaldık.

-Peki herhangi bir adım attınız mı çözüm için?

Ev sahibi kuruluş ile defalarca paylaştık bunu. Her seferinde malesef geçici çözümler önerildi, biraz daha ısrar edince projemizi sonlandırabileceğini söyledi; bazı gerginlikler yaşandı. Tabi ki herşey mükemmel olmuyor AGH’de. Yapabileceğimiz en iyi şey, iyi tarafından bakıp, karşılıklı hoşgörü ile elimizden geleni yapmak ve tadını çıkartmaktı projenin son dönemlerinin.


-AGH gönüllü adayalarından bizlere en çok gelen bir başka soru da şöyle: Aldığınız cep harçlığı yeterli oluyor mu, çok masraf yapıyor musunuz AGH süresince? Senin cevabın nasıl olurdu böyle bir soruya? 

Bize sağlanan cep harçlıkları sadece bizim oradaki günlük ihtiyaçlarımızı karşılayacak şekilde ve normal şartlarda kesinlikle yeterli. Bunun dışında sosyal aktiviteler ve eğlence içinse ek bir bütçeyle gitmeniz gerekiyor bence.

-Portekiz nasıl bir ülke peki? Malum Avrupa'nın çok popüler ülkelerinden biri değil. Gönüllü adaylarının kafasında soru işaretleri oluşabiliyor gitmeden.

İnsanları son derece sıcak kanlı, sakin ama gürültülü konuşmayı seven; hatta bazen normal konuşmalarında kavga ettiklerini bile düşünebileceğiniz, kalabalık ve kargaşadan uzak, eğlenmeyi seven, deniz ürünlerini her öğüne sığdırabilen,  sıcak iklimin sıcak insanlarından oluşan bir ülke diyebilirim. 
-Yaşanır yani Portekiz’de :)?
Yaşanılabilecek ender yerlerden biri olduğunu düşünüyorum. Ulaşım, nüfus ve iklim konusunda sıkıntı yaşamayacağınız, zaten yapı olarak da İzmir ve İstanbul karışımı bir yer Lizbon. O yüzden çok fazla yabancılık çekmemiştim.  

-”Evim” diyebiliyor muydun oradayken?

Rahatlıkla ayak uydurup hayatımı sürdürebilmiştim; yani “evim” diyebiliyordum. Bir gün tekrar orada yaşama olanağım olursa hiç zorluk çekmeden tekrar yaşayabilir, tekrar evim diyebilirim rahatlıkla.

-Projenin son günleri nasıl geçti, projen biter bitmez döndün mü İzmir’e?

Projemin son zamanlarında izin günlerim çoğalmıştı. Şehri daha fazla gezmek için vakit ayırabiliyordum. Görebildiğim kadar fazla yer görüp fotoğraflarını çekiyordum. Projem sonlandıktan sonra İzmir’e döndüm; biletimi almıştım ve değiştirme şansım yoktu.



-Şimdi desek ki sana AGH şartları değişti, artık iki kez uzun dönem AGH yapabiliyorsun;

a)       Röportaj bu noktada sona erer çünkü sen çoktan proje aramaya başlamışsındır, hem de bu defa 12 aylık mümkünse!
b)       Bi daha işten çık, hayatını değiştir... zor artık. AGH güzel bir anı olarak kalsın.
c)        Yine Lizbon ve etrafında aynı kişiler olsa yaparsın; yoksa abartmaya gerek yok, yaptın işte bi kere, daha ne!
d)       Bir daha gönüllü olmak mı? ASLA!

-Evet bu durumda röportajımızın sonuna gelmek durumunda kaldık :)

Gökalp Özerim’e AGH günlerini içtenlikle ve biraz da özlemle bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyoruz. Umarız, AGH’nin hayatındaki etkisi böyle olumlu bir şekilde devam eder.













 Melike Kalkan, 2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder