22 Kasım 2010 Pazartesi

Polonya A3 Gençlik Değişiminden izlenimler..


Her zaman yapmak istemiştim, bir şekilde bir yerlere gidip oraları görmek ve oradaki kültürü az da olsa kendime katmak. Daha öncede yurt dışına çıkmıştım 3-4 günlük bir turla İtalya’ya sanırım birkaç meydan ve yemekleri dışında hatırlayabildiğim bir şey yoktur. İstediğim bu değildi elbette, daha sonra abim (Ozan Nadir Alakavuklar) aracılığıyla trexle tanıştım, takip ettim ve bir gün sanat programına gönüllü aradıklarını öğrendim. Belki kişisel keyif ve ilgim doğrultusunda ilk fırsatta atladım projeye. Nedir ne değildir bilmiyordum sadece gideceğimiz ve Macar, İspanyol ve Polonyalı gençlerle buluşacağımız söylenmişti. Takım liderimiz (Muratcan Karagöz) ile tanıştıktan sonra toplandık, konuştuk, vize işlemleri Türk gecesi için alınacaklar vs. derken kendimi Frederic Chopin Airport’ta buldum. Macar takım liderini uzun uğraşlar sonucunda bulduk ve Varşova’dan + saatlik uzaklıkta olan Sorkwity’e yola koyulduk. Gece saat 1 sularında Camp Rodowo’ya gelmiştik hafif bir şeyler atıştırdıktan sonra hiç tanımadığımız 2 Macar ve biz 2 Türk bir odaya yönlendirildik ve muhtemelen yol yorgunluğundan iyi geceler demekten başka bir şey yapmadan uyumaya koyulduk. Ertesi sabah kalktığımızda herkes birbirine uzaktı, hatta çok sıkıcı geçeceğini ve niye burada olduğumu düşünmeye başlamıştım, alıştığımız güzel Pazar kahvaltılarından ziyade domuz salamı ve peynirle doyduktan sonra ilk tanışma oyunlarına başladık. Herkes birbirinin adını öğrendikten sonra daha da yakınlaştı ve bütün gün hatta bütün proje süresince boyunca neşeli ve sıcak bir hava oldu. İlk birkaç gün oyunlar ve tanışma süreciyle geçtikten sonra asıl sanat programı aktivitesine başladık, Eğitmenler geldi, maalesef ki müzik eğitmenimiz yoktu bu yüzden tiyatro eğitimine katıldım. Diğerleri de fotoğraf eğitimine. Oraya “The most incredible dream” konulu filmi çekmek için gitmiştik ve bunun için tiyatrocular, müzisyenler ve kameramanlara ihtiyacımız vardı. Günün genel programı Sabah kahvaltısı ardından sahne çekimleri, boş zamanlar ve oyunlardı. Her geçen gün gerek film sahnelerinde gerekse boş vakitlerde sürekli yeni insanlarla tanışıyordum, hiç bilmediğim görmediğim yerlerden farklı farklı insanlar vardı. Bir sürü genç herhangi bir otorite olmadan kendi isteğimizle oradaydık ve özgürdük. Asıl amacımız film olsa da kimse onu bir dert olarak görmüyordu, herkes keyifle ve istekle çalışıyordu. Akşamları göl kenarında toplanıp şarkılar söylüyorduk. Farklı milletler kendi kültürlerinden parçalar söylüyor, gitar çalıyordu. Birkaç gün böyle devam etti, arada Kano günü ve geziler düzenlendi. Hitler’in Polonya’daki sığınağına ardından kiliselere.En son gündeyse Olsytnde filmimizi canlı müzik eşliğinde sergiledik ve son gece herkes birbiriyle vedalaştı.2 haftadan biraz daha fazla bir süre kalmıştık ama çok daha fazlaydı sanki. Herkes ağlıyor birbirine sarılıyordu. Farklı milletlerden insanlar bu süre içerisinde bütün ayrımları unutup en küçük bir şeyi bile beraber yaşayan kardeş, abi, abla, sevgili, her şey olmuşlardı. Vedalaşma faslı bittikten sonra bizde Türk grubumuzla ayrılıp birkaç gün daha orada kaldık, ardından Krakow’u, Auschwitz’i ve Varşova’yı gördükten sonra yine ülkemizdeydik, hatıralarımızda Rodowo Camp ve dostlarımızla hafif bir hüzün ve aynı zamanda daha önce hiç yaşamadığımız bir mutlulukla…

Onur Alakavuklar
Ağustos 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder