9 Kasım 2009 Pazartesi

Oradea!


Entropi diye bi’ kavram var; Güçyitimi. Sistemler durdukları yerde güç kaybederler. Eskirler, yıpranırlar, dağılırlar, çürürler, bozulurlar. Yani değişmeye mahkumdurlar. Soru; ayak uydurmak mı, baş etmek mi?


Oradea’ya yolculuğum Bükreş garında kocaman bir bavulla 6 saat bekledikten sonra içine tıkıldığım ufacık tefecik bir vagonun içinde beş tane ingilizce bilmeyen Rumenle başladı ve tam tamına 12 saat sürdü!


Oradea’da güleryüzle karşılandım yalan değil ama sorun benim sinirden ağlıyor olmamdı. Alışkın değildim bu kadar uzun, beklemeli ve sarsıntılı yolculuklara. Karşılamaya gelmiş olan zavallı yakışıklı Roberto ne diyeceğini bilemiyordu 32 saatlik yolculuğunu yeni tamamlamış bana. Ama ben bu uzun yolculuk onun suçuymuş gibi durmadan söyleniyordum. Neden bu şehir bu kadar uzaktı ki sanki! Zaten tren de 2. Dünya savaşından kalmaydı belli! Belki asıl sorun aitlik içgüdüsü, ait olduğun yeri bırakmanın verdiği stresti. Kim bilebilir?


“Burası senin evin.” diyerek beni bi’ apartman dairesinde yapayalnız bıraktı Roberto. Hani her şey üstünüze gelir ya, ya da siz her şeyi abartırsınız ya aynen öyleydi AGH maceramın ilk saatleri.


Sonra evde yalnız olmadığımı anladım. Adının Marina olduğunu söyleyen bir kız türk kahvesi isteyip istemediğimi soruyordu. Meğer Makedonlar bizden çok severmiş türk kahvesini...


Günler geçtikçe Oradea hayatım boyunca unutamayacağım anılarla doldu. Ev arkadaşım en yakınım oldu. Marina yaaaaa! Benim için özene bezene yaptığın o aşırı tuzlu makedon yemeklerini mutlu görünmeye çalışarak yemeyi bile özledim! Break dance derslerini, kartallı çarşıyı, üniversite şehri güzeldir diye gidilen cluj’da parasız kalıp geri dönememeyi, tekilanın 1 lei olmasını, şehrin mimarisini, tramvay sohbetlerini, fransız usülü omletleri...



AGH bir bırakıp gitme, hayatınızı naftalinleyip rafa kaldırma hali. Alıştığınız herşeyi bi’ süreliğine bırakma durumu ve hayatınıza uzaktan bakabilme lüksü. Hayatınızı tamamen değiştirme seçeneği, entropiye karşı bir güç gösterisi.

Yaşamaya çalışırken bi’ sürü şey kaçırıyoruz. Alışkanlıkları rafa kaldırmak, karşınıza çıkan bu yeni hayatla çarpışmak belki de bu yüzden büyütüyor, değiştiriyor insanı. Düşünmeye zaman veriyor. Üstünden bi sürü zaman geçmiş olmasına rağmen, kısacık bi’ AGH deneyimi olmasına rağmen hala “Ben Romanya’dayken” ile başlayan cümleleri o kadar sık kuruyorum ki...


İlgün
Romanya/Haziran 08


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder