Selanik'te AGH yapan Gönüllümüz Şahin Uzunşimşek sizler için Paskalya tatili'nde cıktıgı Balkan turunu yazdı. Biz yolculugundan sadece ara ara kesitler verdik. Dileğimiz gönüllümüzün diğer maceralarını paylaştığı blog sayfasını okumanız. Hemen burada bulabilirsiniz. İyi okumalar.
Avrupa’nın çoğu ülkesinde kutlanan iki haftalık paskalya tatilini Balkanlar’da gezerek değerlendirmek isteyen gençler aynı güzergâhı seçmişti. Bizde onlardan biriydik. Ev arkadaşlarım daha önceden bütün planı yapmış ve ben son anda dâhil olmuştum. Daha önce gezi tecrübeleri olduğu için çok sistematik şekilde önceden hosteller, otobüsler ve gidilecek yerlerde ki şehir turları ayarlanmıştı ve bana sadece tatilin keyfini çıkarmak kalıyordu.
Seyahatimiz evimizin önünden bizi alan özel araba ile başladı. Buradan Sırbistan’a otobüs yerine aşağı yukarı aynı fiyata gelen özel transfer şirketleri ile anlaşılmış. Çok rahat bir şekilde Sırbistan’a vardığımızda yemek yemek için bir restoranda oturduk. Farklı yemekler yiyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Her şey bizim yemeklerimizin aynısıydı. Menüde işkembe çorbası gördüğümde şaşırdım ve denemek istedim onlar nasıl yapıyor diye. Çorba rengi baharatlardan dolayı kızılımsı olsa da onun dışında bir farklılık yoktu. Çorba sonrası tavuk yedim. Domuz eti yemediğim için yurtdışında ki özel yemekler yerine tavuk gurmesi oldum Veee en son fındıktan yapılan bal ile servis edilen çok güzel bir tatlı yedim. Bulgaristan’ da fındık üretimi olduğu için bu tatlı Bulgaristan’da meşhur tatlıymış. Tatlıyı yerken bizim ülkemizde bu kadar fındık üretilirken böyle bir tatlı yapılması gerektiğini düşündüm.
Daha sonra Belgrad’a vardığımızda ilk kez hostel deneyimi yaşadım. Daha önce hostellere yaklaşımım bekar eviydi Fakat otelleri aratmayacak rahatlıkta hostelde konakladık. Belgrad’ın en güzel yanı haftanın hergünü çeşitli turların olmasıydı. Ücretsiz olarak walking turlara katılarak şehirin turistik yerlerini rehber eşliğinde gezebilirsiniz. Onun dışında ben yeraltı turuna katılarak tarih boyunca yapılmış tünel ve müzeleri gezdik ve en son bitişte bir mağara içerisinde birşeyler içtik.Bu turun fiyatı içecek dahil 7 euroydu.
SARAYBOSNA
Saraybosna’ya sabah erken saatlerde geldik ve saat 11’de ki walking turu bekleyene kadar meydanı dolaştık. Osmanlı ve Avusturya yapılarını çok yakın bir bölge içerisinde görebilirsiniz ve tabi ki savaş sırasında mermilere hedef olmuş binaları.
Kesinlikle oraya giderseniz walking tura katılmalısınız. Bosnalı bir genç ağzı kuruyana kadar ki 3-4 kez kurudu, merkezde bulunan yapıları tarihiyle birlikte anlattı. 3 saate yakın süren turda Saraybosna’ya dair çoğu şeyi öğrendik. Turdan sonra Boşnak böreğini bu sefer Saraybosna’da yemek istedik. Orada yaşayan arkadaşım Merve’yi dinlemeyerek meşhur olan yere gittim ve pişman oldum. Çok kalabalık olan yer seri üretim mantığı ile çok otantik yapamıyordu ve börek bana göre hamur olarak geldi. Daha sonra Merve ile Alija İzzetbegoviç’in mezarına gittik ve oradan biraz daha yukarı çıkarak tüm Saraybosna’yı yukarıdan izledik.
MOSTAR
Mostar’a akşam üzeri gittiğimizde hava kararmadan dışarı çıkıp etrafı görmeye çalıştık fakat turistik bölgede dükkanlar kapatmaya başlamıştı ve yalın hali ile tarihi yapıları görme fırsatı yakaladık. Daha sonra milli tabak adı verilen bir tabakta yöresel yemekler geldi ve tahmin edin içinde ne vardı ? Biber,lahana ve soğan dolması, kavurma, köfte, pilav ve yoğurt Yemekten sonra tarihi köprü manzaralı bir cafede birşeyler içtik. Ertesi gün erkenden şehri keşfe çıktık fakat eski şehir denilen yer dışında fazla biryer yoktu ve 3-4 saatte heryer bitti. Eski bir camiinin minaresine çıkarak eski şehri tepeden görme fırsatı yakaladık tabi ki 4 euro verdikten sonra. Yapılar ve köprünün ihtişamı ben buraya neden geldim ki diye insanı pişman olmaktan kurtarıyor. Saraybosna’ya gelmişken 2-3 saat otobüs yolculuğu ile buraya gelmemek ayıp olur.
DUBROVNİK
Dubrovnik pahalı bir bölge olduğu için eski şehire 30 dakikalık mesafede ucuz bir hostel bulabildik. Fakat hostelden eski şehire yürürken gerek denizin açık mavi rengine gerek yapıların ihtişamına bakarken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Eski şehirin önüne geldiğimde İDEMM’i hatırladım. Şehir içi yine her zamanki gibi hareketliydi ve cruise gemilerinin kalabalığı kendini belli ediyordu. Paskalya tatilinden dolayı herkes kendini sıcak bölgelere atmıştı ve Dubronvik’te insanlar denize giriyordu.
KOTOR
Dubrovnik sonrası Kotor’a vardığınızda ben hala Dubrovnikte miyim demenize neden olacak şehirdir. Kale içerisine kurulan benzer tipte yapılar Dubrovnik’i hatırlatsa da sokaklar arasında ki çarpıklığın nedenini anlamadım.
Eski şehir içi 30 dakika da gezilebilecek küçüklükte ve Dubrovnik’e gelen cruise gemileri öğlen saatinde Dubrovnik’e uğrayarak şehrin kalabalıklaşmasını sağlıyor ve akşam tekrar sessizliğe gömülüyor. Çok kısa süre içerisinde Kotor’u bitirdikten sonra otobüs ile 15 dakikalık mesafedeki ‘Perast’ köyüne gittik ve oradan bot ile adaya geçtik. Ada da 19.yy da yapılmış bir kilise ve kilisenin bir bölümünde 1 euro karşılığında girilebilen müze vardı. Oraya gittiğiniz için pişman olmayacak manzara görebilirsiniz.
Perast dönüşü Kotor kalesine çıkmak için hazırlıklarımı yaptım ve marketten kola, su, bisküvi ve çikolata aldım. Bulutlu havalarda ucu görülmesi zorlaşan kaleye çıkmak için her şeyimi hazırladım ve 3 euro verdikten sonra eski merdivenlerde adım atmaya başladım. Aradan geçen 25 dakika da ben hala yolun yarısındaydım. O kadar yüksekliğe yapılmış ve insanlar eskiden ne kadar ibadetliymiş dedirtecek eski bir kilisenin önünde soluklanıp manzarayı izledim.
TİRAN
Belgrad’da başlayan yağmur Tiran’a kadar hiçbir şehirde bizi yalnız bırakmamıştı ama hiç Tiranda ki kadar ıslanmamıştık. Yağmurun altında uzun yürüyüşten sonra yolu kaybettiğimizi anlayıp taksiye binerek hostele vardık. Yağmurun dinmesini bekledik ve dinmedi. Tiranı göremeden gideceğiz derken akşam yağmur biraz hafifleyince kendimizi dışarı attık. Tiran’ın ucuzluğundan biraz da olsa faydalanmak için en lüks otele gittik ve en kral yemekleri çok çok çok ucuz fiyatlara yedik. Oradan çıkıp canlı müzik yapan bir kafede çok çok çok ucuz bir şekilde tatlı yedik. Tiran gezimiz de Dubrovnik’in acısını çıkarttık. Ertesi sabah kürkçü dükkanı için yola çıktık ve Yunanistan sınırında 4 saat bekleyerek toplam 14 saatte Selanik’e vardık."
PÜFLER
Gideceğiniz ülkeye gitmeden önce hostel rezervasyonu yaptırın.
Gideceğiniz ülkenin walking turunun tarih ve saatlerini kontrol edin.
Gideceğiniz ülke hakkında bilgileri okuyun.
Transfer şirketleri bazen otobüslerden daha ucuz ve rahat olabiliyor.
Çok fazla kıyafet götürmeyin.Çoğu hostelde havlu var.
Gideceğiniz ülkenin walking turunun tarih ve saatlerini kontrol edin.
Gideceğiniz ülke hakkında bilgileri okuyun.
Transfer şirketleri bazen otobüslerden daha ucuz ve rahat olabiliyor.
Çok fazla kıyafet götürmeyin.Çoğu hostelde havlu var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder