2-3 Kasım tarihinde Kızılcahamam’da yapılan AK Parti kampında Başbakan Erdoğan’ın kadın ve erkek üniversite öğrencilerinin birlikte yaşadıkları evlere dair yaptığı açıklamayla beraber konuyla ilgili görüşler kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Bu tartışmalarda konunun birincil muhatabının gençler ve gençlik kuruluşları olduğunu hatırlatmak isteriz.
Biz gençlik kuruluşları, uzun yıllardır gençlerin din, dil, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve benzeri farklılıklarına, bu farklılıkların yol açtığı yaşam biçimlerine, ideolojik, siyasi ve ahlaki tercihlerine eşit mesafededurulmasını ve bu farklılıkları gözeten bir gençlik politikası üretilmesini talep ediyoruz.
Bu çerçevede gençleri herhangi bir siyasi görüş ve bu görüşün ortaya koyduğu “hayat tarzı” ya da “ahlak anlayışı” doğrultusunda sınıflandırmak devletin gözetmesi gereken “eşitlik” ilkesine doğrudan aykırı olacağı gibi onların toplum içerisinde açıkça ayrımcılığa maruz kalmasının da önünü açmaktadır. Aynı zamanda gençlerin nasıl yaşayacağına onlar adına karar vermek, gençlerin hayatları üzerinde söz sahibi olması gereken bireyler olduğunun reddi anlamına gelmektedir - ki geçtiğimiz dönemde Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın aldığı karar çerçevesinde Türkiye’de Bakanlığın hayata geçirdiği gençlik kampları da dahil olmak üzere tüm ulusal etkinliklerde, genç kadınlarla erkeklerin dönemlerinin ayrıştırılmasının da bugün tartışılan konunun bir parçası olduğunu da hatırlatmak isteriz.
Unutulmamalıdır ki bireylerin cinsiyetine, kimliğine ve yönelimine bakılmaksızın dilediği kişiyle birlikte yaşama, evlenme/evlenmeme, cinselliğini pratik etme/etmeme, dinin kurallarına uygun yaşama/yaşamama tercihi evrensel hak ve özgürlükler kapsamında ve mevcut Anayasa çerçevesinde koruma altındadır.
Bizler siyasi iktidarların gençlerin nasıl yaşayacağı ile değil sorunlarının nasıl çözüleceği ile ilgilenmesini bekliyoruz.
Bugün Türkiye’de 3 milyona yakın yüksek öğrenim öğrencisi olmasına rağmen devletin temin ettiği öğrenci yurdu kapasitesi 310.000 kişidir. Buna ek olarak 200.000 civarında da özel yurt mevcuttur. Devlet yurtlarının önemli bir kısmının fiziksel koşulları - geçtiğimiz senelerde yapılan yatırımlara rağmen - halen geliştirilmeye açıktır. Fiziksel koşulların dışında, mevcut yurtlardaki yaşam kalitesinin bir sonucu olarak öğrenciler ev kiralamayı tercih etmektedir. Ancak toplumun diğer kesimlerine göre daha yoksul olan öğrencilere kiralanan evlerin kiraları daha yüksektir.
Tüm bunlara ek olarak çeşitli araştırmalarda da tespit edildiği üzere üniversite öğrencileri ifade ve örgütlenme özgürlüğünü pratik edemediklerini sıklıkla ifade etmekte, YÖK yönetmeliği ve öğrenci disiplin yönetmeliği - yurtlar dahil - tüm üniversitelerde özgürlüklerin alanını daraltmaktadır.
Gençlerin gerek siyasi, gerek toplumsal hayata katılımının önünde yasal ve idari engellerin giderilmesine maalesef ciddi bir yol katedilememektedir.
Görülmektedir ki gençlerin acilen çözülmesi gereken birçok sorunu mevcuttur. Bugün bireysel hak ve özgürlükleri tartışmamızı, birlikte yaşama iradesini belirten herkes için oldukça üzücü buluyor ve siyasi iradenin gençlerin gerçek sorunlarıyla ilgilenmesini beklediğimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder