Bu haftaki Pazar Röportajlarımızın konuğu yine eski bir gönüllümüz olan Gökalp Özerim ve onun AGH hikayesi.
Keyifli okumalar dileriz.
- Merhaba Gökalp, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin için
teşekkür ediyoruz TREX ailesi olarak. Bizler seni tanıyoruz ama tanımayanlar
için biraz "AGH öncesi" kendinden bahseder misin? Kaç yaşındaydın,
neler yapardın ve ne oldu da AGH yapmaya karar verdin?
Merhaba, tabi seve seve
cevaplarım sorularınızı. 24 yaşındaydım sürece basladığım dönemde ve İzmir’de
yaşıyordum. Henüz mezun olmuş, bir kaç küçük iş deneyimimin ardından Avrupa’ da
herhangi bir ülkeye gidip orada bir süre de olsa yaşayabilmek, farklı deneyimler
edinebilmek istiyordum. Bulunduğum sosyal çevreden ve bu konuda beni destekleyen
en önemli kişi olan eski AGH gönüllüsü abimden de edindiğim bilgilerle bu yolun
AGH ile gönüllü olmaktan geçtiğini öğrendim. Böylelikle, AGH'nin
hayatımda mutlaka bir yerinin olmasını istediğime karar verdim.
- Çok da iyi bir karar vermişsin:) "AGH yapacağım" dedin. Peki ya sonra, nasıl gelişti gideceğin ülkeye,
yapacağın şeye, proje süresine karar verme sürecin? Proje arama döneminde seni
zorlayan şeyler oldu mu? Mesela hiç "aman bıktım artık kim uğraşacak şimdi
vizesiydi, imzasıydı, postasıydı" noktasına geldin mi?
Yakalaşık
bir buçuk yıl önce başladı AGH maceram. Uzun dönem bir proje arıyordum,
gideceğim ülkenin hangisi olduğunun pek önemi yoktu. İlk yurt dışı deneyimim
olacaktı; hangi ülkeye ve ne için gidersem gideyim bana mutlaka bişeyler
katacağını ve faydalı olacağını biliyordum. AGH yapabilmem için öncelikle bir
gönderen kuruluş bulmam gerekiyordu. Abimin önerisiyle AGH boyunca
sürekli destekçim olan ve yanımda bulunan Eski Avrupa Gönüllü Hizmeti
Gönüllüleri Derneği, TREX-EX AGH ile irtibata geçtim. Projelere başvuru
yapmam gerekiyordu. Yaptığım başvurulardan birine, Portekiz’in Lizbon şehrinde
6 aylık bir projeye kabul edildiğimi öğrendim; derhal görüşmelere ve hazırlık sürecine
başladım.
Tabi,
başlangıçta bazı zorluklarla karşılaşabiliyosunuz. Zaten en önemli kısmı buydu.
“AGH yapacağım” dedikten sonra karşılaşılan zorluklar açıkçası beni pek yıldıramadı.
Örneğin, o dönemde çalışıyordum ve bu süreçte vize işlemlerini, evrakları ve bunlara
ayrılacak zamanı özenle ayarlamam gerekiyordu. Ayrıca, Portekiz Konsolosluğu vize
konusunda en hassas davranan ülkelerden biriydi; belgelerimi eksisksiz
hazırlamam gerekiyordu. Bu yüzden olacak ki, sakındığım göze çöp battı; davet
mektubumun geç gelmesi nedeniyle ikinci kez Ankara’daki konsolosluğa gitmek
zorunda kaldım. İkinci kez evrak götürmek benim için çok zordu. Dediğim gibi
çalısıyordum ve vize için ekstra izin alıp gitmek zor ve masraflıydı. Zorluklar
oldu; ama hiç bir aşamasında sıkılmadım bu işlemleri yaparken; çünkü bunlar
için zaten hazırlıklıydım ve gerçekten AGH yapmak istiyordum. Bu yüzden bu tarz
sıkıntılar küçük teferruatlar olarak kaldı :)
- Böyle yüksek motivasyonlu gönüllülük hikayeleri örnek oluyor gönüllü
adaylarına; senin durumun da uygun oldu buna. Peki Gökalp, dil durumun nasıldı AGH
öncesi; kendini hazır hissediyor muydun tamamen farklı bir ülkede öncelikli
olarak İngilizce, belki bir süreden sonra Portekizce iletişim kurmaya?
Dil
durumum açıkçası pek iç açıcı değildi. Daha önce İngilizce eğitim almamıştım. Kendi
öğrendiğim çat pat İngilizceyle de açıkçası tedirgindim. Ama güzel tarafı da
buydu aslında; daha iyisini yapabilmek için bir fırsattı AGH. O zamana kadar etrafımda
yabancı dilimi geliştirmek için çok fazla olanağım yoktu ve AGH’ nin bana
kattığı en güzel gelişmelerden birinin dil konusu olduğunu düşünüyorum. Bir
süre sonra İngilizce’ yi rahatlıkla anlayabiliyor ve konuşabiliyordum. Hatta
İngilizce dışında uzun diyaloglar kuramasam da alt yapı olabilecek kadar Poertekizce
de öğrenmiştim.
-Galiba biraz kişinin kendisinde bitiyor dil konusu. Tabi hatırlatmakta
yarar var, AGH bir dil okulu ya da sadece dil geliştirmeye yönelik bir program
değil.
Senin gibi birçok gönüllü örneğiyle karşılaştık şimdiye kadar; fakat
bunların dışında malesef öğrenmek için pek çaba sarfetmeyip, içine kapanan ya
da sadece Türklerle iletişim kuran gönüllüler de oluyor; ki birçoğu proje
sonrasında pişman oluyor kendilerini biraz daha zorlamadıkları için.
Evet
kesinlikle katılıyorum. İstedikten sonra AGH bunun için en güzel fırsatlardan
biri. Benim dil öğrenmemdeki katkısı gerçekten çok büyük. İngilizcesi iyi
olmayanlara özellikle tavsiye ederim, hiç birşeyden çekinmesinler. Elbette
zorlukları oluyor ama zaten bu zorluklar gelişime olanak sağlıyor bir süre
sabrettikten ve çabaladıktan sonra. Ben mesela, Portekizce konusunda günlük
ihtiyaçlarımı karşılamaya yetecek sekilde gelişim sağlamıştım. İngilizcem
ise ilk günkünden çok daha gelişmiş seviyedeydi. Diğer gönüllü arkadaşlarla
iletişimimizi İngilizce
gerçekleştirdiğimiz için her defasında yeni bir şeyler öğrenebiliyor ve daha
iyi konuşabiliyordum.
-AGH'ye kadar hiç yurtdışına çıkmadığını söylemiştin. AGH birçoğumuz için
bu anlamda da önemli bir fırsat. Portekiz'e ilk ayak bastığın güne dönelim. Ne
hissettin, Lizbon nasıldı ilk görüşte senin için?
Lizbon
gerçekten herkesi kendine hayran bırakabilicek kadar özenle inşa edilmiş,
tasarlanmış bir şehir. Projeye kabul olduktan sonra hemen araştırmaya
başlamıştım zaten Lizbon’u. Heyecandan çok meraklıydım; yaşadıgım yerden
çok uzakta hiç görmediğim bir ülke ve şehir vardı karşımda. Her yerini görmek
ve keşfetmek istiyordum. Şehre ilk ayak bastığınız andan itibaren Lizbon’un ne
kadar güzel bir şehir olduğunu anlayabiliyorsunuz.
-Projen peki; bize bahseder misin biraz? Nasıl bir ortamda çalıştın, neler
yaptın projen süresince? Başka
gönüllüler var mıydı seninle beraber projede çalışan?
Projemin
konusu medya ve iletişimdi. ''ANEVE''
adlı bir kuruluşta koordinatörün önderliğinde çeşitli etkinlikler ve
organizasyonların gerçekleştirilmesi, gönüllü yazışmaları ve benzeri ofis
faaliyetlerini idare etmekti görevimiz. İlk başlarda, yaşadığım evde
benim haricimde biri Alman biri Türk, iki gönüllü daha kalıyordu ve bu sayı
projem süresince sürekli değişti; Fransız 2 gönüllü daha dahil oldu,
onlar kısa dönem projelerini tamamladıktan sonra kısa dönem Türk gönüllüler
geldi. Sonra onların yerine uzun
dönemli bir gönüllü geldi. Projemiz de ortaktı, ofiste farklı saatlerde
çalışıyorduk.
-Keşke şunu da yapabilseydim dedin mi hiç projenle ilgili?
Keşke
diyebileceğim çok fazla şey olmadı; ama şunu diyebilirim, daha uzun sure
bir proje olabilseydi daha güzel olurdu benim için.
-Geriye dönüp baktığında, ki AGH projen biteli bir buçuk yılı geçtiğini
söyledin; neler değişti hayatında?
Hmm...
-Peki kabul, bu çok genel oldu:) Spesifikleştirecek olursak soruyu, hayata bakış açında ya da ileriye dönük
planlarında, yapmak istediklerinde neler değişti?
Yaklaşık
dört aylık bir süre boyunca Lizbon’da, tekrar yaşanması zor, çok güzel anılarla
dolu bir dönem geçirdim. Avrupa’nın bir çok yerinden pek çok arkadaşım
oldu ve çok güzel dostluklar kurduk. Bunun dışında AGH bana yapmak isteyip de
yapamadığım bir çok konuda cesaret verdi. Daha güçlü olmamı sağladı, yurt dışında
edindiğim tecrübelerimi hayatımın içine dahil edebildim. Bunun sayesinde
insanlarla olan iletişimimde, sosyal yaşantımda ve iş hayatımda bir çok
kez bana farklı konularda fayda sağladı.
-Biraz da herkesten gelen sorulara cevap vermek amacıyla soruyorum
bunu; projen süresince başka şehirlere veya ülkelere seyahat edebildin mi? Tatillerini
nasıl ayarladın mesela, biliyorsun kural olarak ayda iki gün tatil hakkın var AGH'de.
Sen nasıl ayarlamıştın tatil günlerini ve nasıl değerlendirdin?
Bu
konuda biraz şanslıydım sanırım. Portekiz’de bulunduğum dönemde iki ya da üç
defa ulusal tatile denk gelmiştim. Bunlardan birinde 2-3 günlük izin imkanım
vardı bunun yanında koordinatörden de 1-2 günlük ek izin talep ederek aynı evde
kaldığım gönüllü arkadaşımla İspanya’ ya yaklaşık 1 haftalık bir seyahatımız oldu.
Çalışma saatlerimizi hafta içi doldurup hafta sonlarında izinli oluyorduk.
-Projen süresince çok ciddi bir sorun yaşadın mı hiç?
Projemde
yaşadığım en ciddi sorun sanırım ev problemiydi; aynı evde bir dönem çok fazla
kişi yaşamak zorunda kaldık.
-Peki herhangi bir adım attınız mı çözüm için?
Ev sahibi kuruluş ile defalarca
paylaştık bunu. Her seferinde malesef geçici çözümler önerildi, biraz daha
ısrar edince projemizi sonlandırabileceğini söyledi; bazı gerginlikler yaşandı.
Tabi ki herşey mükemmel olmuyor AGH’de. Yapabileceğimiz en iyi şey, iyi
tarafından bakıp, karşılıklı hoşgörü ile elimizden geleni yapmak ve tadını
çıkartmaktı projenin son dönemlerinin.
-AGH gönüllü adayalarından bizlere en çok gelen bir başka soru da
şöyle: Aldığınız cep harçlığı yeterli oluyor mu, çok masraf yapıyor
musunuz AGH süresince? Senin cevabın nasıl olurdu böyle bir soruya?
Bize sağlanan
cep harçlıkları sadece bizim oradaki günlük ihtiyaçlarımızı karşılayacak
şekilde ve normal şartlarda kesinlikle yeterli. Bunun dışında sosyal
aktiviteler ve eğlence içinse ek bir bütçeyle gitmeniz gerekiyor bence.
-Portekiz nasıl bir ülke peki? Malum Avrupa'nın çok popüler ülkelerinden
biri değil. Gönüllü adaylarının kafasında soru işaretleri oluşabiliyor
gitmeden.
İnsanları son derece
sıcak kanlı, sakin ama gürültülü konuşmayı seven; hatta bazen normal
konuşmalarında kavga ettiklerini bile düşünebileceğiniz, kalabalık ve
kargaşadan uzak, eğlenmeyi seven, deniz ürünlerini her öğüne sığdırabilen,
sıcak iklimin sıcak insanlarından oluşan bir ülke diyebilirim.
-Yaşanır
yani Portekiz’de :)?
Yaşanılabilecek
ender yerlerden biri olduğunu düşünüyorum. Ulaşım, nüfus ve iklim konusunda
sıkıntı yaşamayacağınız, zaten yapı olarak da İzmir ve İstanbul karışımı bir
yer Lizbon. O yüzden çok fazla yabancılık çekmemiştim.
-”Evim” diyebiliyor muydun oradayken?
Rahatlıkla
ayak uydurup hayatımı sürdürebilmiştim; yani “evim” diyebiliyordum. Bir gün
tekrar orada yaşama olanağım olursa hiç zorluk çekmeden tekrar yaşayabilir,
tekrar evim diyebilirim rahatlıkla.
-Projenin son günleri nasıl geçti, projen biter bitmez döndün mü İzmir’e?
Projemin
son zamanlarında izin günlerim çoğalmıştı. Şehri daha fazla gezmek için vakit
ayırabiliyordum. Görebildiğim kadar fazla yer görüp fotoğraflarını çekiyordum.
Projem sonlandıktan sonra İzmir’e döndüm; biletimi almıştım ve değiştirme
şansım yoktu.
a)
Röportaj bu noktada sona erer çünkü sen çoktan
proje aramaya başlamışsındır, hem de bu defa 12 aylık mümkünse!
c)
Yine Lizbon ve etrafında aynı kişiler olsa
yaparsın; yoksa abartmaya gerek yok, yaptın işte bi kere, daha ne!
d)
Bir daha gönüllü olmak mı? ASLA!
-Evet bu durumda röportajımızın sonuna gelmek durumunda kaldık :)
Gökalp Özerim’e AGH günlerini içtenlikle ve biraz da özlemle bizlerle
paylaştığı için teşekkür ediyoruz. Umarız, AGH’nin hayatındaki etkisi böyle
olumlu bir şekilde devam eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder