29 Nisan 2012 Pazar

Gönüllülük Hiç Bitmez!


Bir TREX EVS ile Pazar Keyfi ‘nden Herkese Merhabalar;
Bu ay sizler için İzmir’de Atölye Deneme Sanat Derneği’nin gönüllü çalışan üç üyesi ile bir araya geldik ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Sanatın tüm çocuklar için ulaşılır olmasını destekleyen arkadaşlarımız Açelya, Şebnem ve Umut…

Her biri farklı ülkelerde AGH yaptılar. Yaşadıkları tecrübeleri, fırsatları ve gönüllü çalışma heyecanını beraberlerinde getiren 3 arkadaş,  tüm imkânlarıyla derneklerine kaldıkları yerden hayat vermeye çalışıyorlar. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de farklı semtlerde yaşayan çocukları bir araya getiren Dernek, çocukların hayal dünyasını çocuklara anlattı. Sahneden çektikleri kısa filmi izleten, dans eden, tiyatro yapan çocukları gören diğer çocuklar tüm etkinliği hayranlıkla izledi.
İzmir’de böyle bir dernek olduğu için çok şanslıyız. Ancak daha çok desteğe ihtiyaçları var. Bir gün yolunuz düşerse mutlaka kendilerini ziyaret edin.


Ama önce hep beraber bu 3 arkadaşın yaşadığı farklı farklı AGH deneyimine şahit olalım. Keyifle… 


·         Bize kendinizi anlatır mısınız?

Açelya: Ben Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Müzik Bilimleri’nden geçtiğimiz yaz mezun oldum. Müzikle ilgileniyorum. Kendi kurmuş olduğumuz Atölye Deneme Sanat Derneğinde çalışıyorum.
Şebnem: Dokuz Eylül Üniversitesi Film Tasarım Bölümü’nde okuyorum. Bir yandan da Atölye Deneme Sanat Derneği’nde çalışıyorum.
Umut: Ben Anadolu Üniversitesi Fransızca Öğretmenliği bölümünde 1. Sınıf öğrencisiyim. 2007 yılında liseyi bitirdim. O dönemde tiyatroyla ilgileniyordum. Okul bittikten sonra tiyatro sınavlarına girdim. Büyük bir tutkuyla sadece tiyatro okumak istiyordum. İlk yıl denedim olmadı, ikinci yıl tekrar girdim, bu arada şan dersi, piyano eğitimi alıyordum, genel kültür kitapları okuyor, ünlü oyunların tiratlarını ezberliyordum. İkinci sene de olmadı bir daha denemeye karar verdim. Bu defa olmayınca, dil bölümünden girip Fransızca öğretmenliğine girdim. Aynı sıralarda biz burada Atölye Deneme Sanat Derneği’ni kurduk, tiyatroyla daha çok ilgilenmeye başladım, sinema da hayatıma girdi, kısa film çekmeye başladım. Eskişehir’e gidince ne yapayım ne edeyim derken AGH’yi araştırmaya başladım, daha sonrada AGH ile İspanya’ya gittim.



 ·         Derneğiniz “Atölye Deneme Sanat“ hakkında bizi bilgilendirir misiniz, nasıl kuruldu, hedef kitlesi kimler, çalışmalarınız nasıl?

Açelya: Atölye Deneme Sanat Derneği adı üstünde bir Deneme Atölyesidir. Bütün oluşumu bunun üstüne kurulu diyebilirim. Öncelikli amacı sosyal engelli çocuklara, gençlere ulaşabilmek onlarla ücretsiz resim, müzik, tiyatro, dans, fotoğraf, kısa film, öykü vb. alanlarda çalışmalar yapmaktır. Bununla beraber yapmak istediğimiz projeler ve bir takım festivaller üzerinde çalışmalarımız da var.
Şebnem: Benimle ilgili olan çalışmalar sinema kapsamında. Daha önceden bizim sivil toplum geçmişimiz vardı. Çocuklarımızın bir kısmı, derneği kurduğumuzda bizimle birlikte devam etti. Ben daha çok onlarla kısa film ve fotoğraf çalışmalarını yürütüyorum. Hatta öğrencilerimiz çektiği film ile Amerikan Üniversitesi’nden ödül aldı, şimdi çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Umut: Çocuklara Masallar” başlığı altında, Havagazı Fabrikası’nda çocuklar için yürüttüğümüz bir çalışma var. Okullardan gelen çocuklara tiyatro, dans, müzik dersi verip ardından da masallar okuyorlar. Çok fazla etkinliğimiz var, ben şehir dışında olduğum için dernekten biri olmama rağmen ben bile takip etmekte zorlanıyorum.

·         AGH nasıl girdi hayatınıza?  Her biriniz farklı farklı yerlerde AGH tecrübesi edinmişsiniz? Kiminiz Polonya, kiminiz İspanya, kiminiz de dünyanın bir ucu Güney Afrika’da! Nasıl bir şey AGH sizin için?

Açelya: AGH hakkında bilgi edinmem Şebnem’in Polonya macerasıyla başladı aslında… Hazırlık süresince hep yanındaydım hatta Şebnem’in Serkan’la minik bir hazırlık toplantısına dâhil oldum. Sanırım her şey o gün başladı. Benim aklımda hiçbir zaman AGH yapmak yoktu, yani bana denk gelmez diye düşünürken…( BU ÜÇLÜYE DİKKAT! -> Seçil, Şebnem ve Umut benim için başvuru yaptılar, ben yanlarında “ya bu imkânsız bir sürü kişi vardır başvuru yapan… olmaz derken “(bu ayrıntıyı şu an sadece sana açıklıyorum) sonra bir baktım hazırlıklar, görüşmeler G.Afrika yolundayım


Umut: Ben AGH’yi daha önce internetten görmüştüm. Araştırmaya başladım. O sırada Afrika projesi vardı ama ben hazırlıkta devamsızlık yapamıyorum diye başvuramamıştım. Aynı dönemde İspanya’da bir projeye başvurdum sinema ile ilgiliydi. Kültür sanat projesi, kısa film çekilecekti. Tam da istediğim gibi olduğunu görünce, başvurdum, kabul edildim, çıktım 1 Temmuz’da gittim 5.5 ay kaldım. Okulu dondurmadıkları için şimdi alttan üsten ders alarak okulu götürüyorum. Herkes o dönemde ne işin var İspanya’da dilini geliştir Fransa’ya git dedi, ben de zaten Fransızca öğreniyorum, Erasmus’la Fransa’ya gidebilirim; ben İspanya’ya gitmeyi istiyorum deyip arkama bakmadan gittim!

Şebnem: AGH’yi ben de internetten duydum. Umut ile sürekli konuşuyorduk. Benim zaten genel bir yurtdışına çıkma isteğim vardı, gönüllülükte yabancısı olduğum bir konu değildi. AGH bu isteğimi karşılar diye düşündüm ve binlerce yere başvuru yaptım. Daha sonra Polonya’da bir projeye kabul edildiğimi duyunca başta hangi proje olduğunu çıkaramadım. Polonyalı bir arkadaşım vardı burada, birlikte gönüllü çalışıyorduk. Çok fazla Polonya’dan bahsedince Polonya’da AGH yapmak cazip geldi ve gittim.

·         Hepimiz biliyoruz ki AGH öncesi süreç çok renkli değildir, bir sürü prosedür, vizeler, eğitimler, hazırlıklar ve nihayet bir bilinmeyene uçuş! O günleri hatırladığınızda neler geçiyor aklınızdan?

Umut: Eskişehir’de olduğum için gönderici kuruluşu önce orada aradım, görüşmeye gittim, “tamam biz gönderici kuruluşun olalım” dediler sonra aksilikler çıktı. Ben de hemen TREX ile bağlantıya geçtim, “sen kimsin” dediler hemen motivasyon mektubu ve Cv’mi gönderdim “gönderici kuruluşun oluruz” mailini alınca 1 Şubat başvurusunu yaptık. Okulum haziranda bitti, mayısta vize için başvurdum, tüm belgelerimi hazırladım verdim, kısa bir süre içerisinde aldım. Gitmeme iki hafta kala Eskişehir’den geldim, bir hafta İzmir’de  kaldım, “ayrılış öncesi eğitimi “ var dediler, kalktım oraya gittim, geldim bavulumu aldım, İspanya’ya gittim. Yoğun bir hareketlilikti. Ama bürokratik süreçlerde pek sıkıntı yaşamadım.
Şebnem: Benim çok sıkıntım olmadı bu konularda. Çünkü çift vatandaşlığım var aynı zamanda Avustralya vatandaşıyım. Oturma iznimle ilgili tüm prosedürlerle onlar ilgilendiler. Vizesiz çıkabildiğim için sorun yaşamadım açıkçası.

·         Ev sahibi kurumlarınızın çalışma alanı ve hedef kitlesi kimlerdi? Ne gibi faaliyetleriniz vardı?

Şebnem: Dernek, anaokuluna giden çocuklar ile çalışıyordu. Çocuklar için aktiviteler gerçekleştiriyor onlara yardımcı olmaya çalışıyorduk. Yorucu bir iş temposu yoktu ancak yoğun bir programda çalışıyorduk. Etkinlikler çok keyifli oluyordu.
Umut: Ben belediye etkinlikleri kapsamında sinema festivalinde kısa film çekim ekibinde çalıştım. Hepimiz festival için bir araya gelen gönüllülerdik. Kültür sanat etkinlikleri çerçevesinde yaşadığımız şehirdeki insanlarla iletişim halindeydik.
Açelya: Biz Türkiye’den G.Afrika’ya 6 kişi gittik. Yaşadığımız bölgedeki insanlar için müzik ve sokak tiyatrosu yaptık.

·         Şebnem, malzemenin çoğu Açelya'dadır siz asıl onu dinleyin dedi. G. Afrika'da 45 günlük hayat nasıldı, nelerle karşılaştın?
Açelya: (Gülerek başlıyor) Şebnem bütün topu bana atmış bence. Malzeme değil de tabi diğer AGH’lerden biraz farklı olsa gerek diye düşünüyorum. Birçok insanın toplantılarda AGH hikâyelerini dinledim işte bavullarını kaybetmişler, ev sahibi kuruluşla sorun yaşamışlar, bir sürü dert tasa. Afrika bana hiçbir şeyin mükemmel olmayacağını, 10 kişinin bir odanın içinde birbirini öldürmeden nasıl yaşayabileceklerini, 40 kişiye yemek hazırlamayı, çiftlikte çalışmayı, nasıl tavuk yolunduğunu, tuvalet temizlemeyi -şaka bir yana- en önemlisi müziğin bir yaşam biçimi olmanın ötesinde yemek yemek gibi bir ihtiyaç olabileceğini gösterdi… Şimdi diyeceksin bunları bilmiyor muydun? Hepsini biliyordum… İşin ilginç kısmı farklı bir ülke ve kültür içinde bunları yaşamak oldu galiba…




·       Şebnem ve Umut dil becerisi, sosyal aktiviteler, seyahat özgürlüğü hepsi bir aradayken bize Avrupa’yı anlatır mısınız?
Şebnem: Benim mentorum yoktu. Dil öğretmek için gelen bir gönüllü vardı. Aynı zamanda bana mentorlükte yapıyordu. orduğum tüm soruları cevaplıyordu. Onun da desteğiyle kendimi ifade edebilecek kadar lehçe öğrenmiştim.de Polonya’ya kasım ayında, kışın başladığı dönemde gittiğim için seyahatlerim çok mümkün olmadı. Berlin’e yakın olduğum için sık sık oraya gittim.
Umut: Yaz döneminde İspanya’da olduğum için dil eğitimimi belli bir kurumdan alamadım. Bana dil öğretmek için bir hoca tuttular. Dil öğrendim ama çok ileri değil. Fransızca biliyor olmam avantaj oldu, insanlar aynı zamanda Fransızcada biliyorlardı.
İspanya’ya gittiğimde yaz döneminde olduğumuz için herkes bir tatil, siesta havasındaydı. Pek kimse kimseye karışmıyordu. Ben de Portekiz’e, İtalya’ya ve Fransa’ya gittim, İspanya’da çok fazla seyahat ettim. Keşfetmek harika bir hazırlık süreciydi benim için. Ucuz uçuş için uçak bileti buluyorsun, coachsurfing ayarlıyorsun, sürekli haritalardan neredeyim diye kontrol ediyorsun. Bambaşka duygu bu gerçekten; seyahat planları yapmayı çok özlüyorum. Hiç dilini bilmediğin bir yerde bir macera yaşamak, dilini bildiğin bir ülkede rahatça gezip dolaşmaktan çok daha güzel bir tecrübe olmuştu benim için.

·         Farklı bir ülkede, kıtada iklimde yasamanın kazandırdığı tecrübeler neler oldu?

Açelya: Bilmiyorum ki bu sorunun cevabını,  aslında zaman gösterecek. Düşünüyorum da baya zaman geçti… Bir şeyler söylemem gerekirse insanlara dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin bakabildiğimi düşünüyordum… Ama G. Afrika’da bunun yeterli olmadığını öğrendim… Yani yanlış anlaşılmak istemem ama bazı şeyler için çok geç... Güzel bir dünya için çok fazla uğraşmamız gerektirdiğini hissettirdi bana bu AGH. Tabii tekrar tekrar söylemem gerekirse bunun zaten farkındaydım ama insan sadece kendi ülkesindekileri görüp anlayabiliyor,  sindirebiliyor… Galiba bu duygusallığımın sebebi olsa gerek.

Umut: Gittiğimde her şeyin tadı, kokusu çok farklı geliyordu. İnsanlar çok sıcak davrandıkları için kendimi yaşadığım şehre, kültüre hiç yabancı hissetmedim. İki kadın ev arkadaşım vardı, yemeğimizi ortak yapıyor birlikte paylaşıyorduk. İspanya’yı çok severek yaşadım. Projem ve çalıştığım tema da beni her şeye çok hızlı alıştırdı. İyi ki gitmişim diyorum.

·         AGH sonrası planlarınız neler? Sorumluluğunu yürüttüğünüz nadide bir derneğiniz var? Etkinlikler devam edecek mi?
Açelya: Belki müziği de içine katıp bir uzun dönem AGH ( yaşım geçmeden) yapmak istiyorum. Çünkü başka ülkelerin müziklerini birebir canlı canlı yaşamak kadar güzeli yok. Bunu G. Afrikada yaşadım. En çok zevk aldığım anlarımdı. Onların dilinde şarkı söylemek inanılmazdı!    

Umut: Ben Avrupa deneyimini Erasmus ile de yaşamak istiyorum. Bunun olasılığını araştırmaya başladım. Dernek olarak da Avrupa Birliği projeleri konusunda kendimizi geliştirmek istiyoruz. Proje yazıyoruz. Eylem projeleri konusunda kendimizi geliştirirsek şayet, yerel ve uluslar arası projeler, değişim projeleri gerçekleştirmek istiyoruz. Derneğimiz, AGH gönüllülerine ev sahibi kuruluş olmak için akredite olmaya başvurdu, şimdi haber bekliyoruz.  İzmir’de kültür ve sanat etkinliklerimizde bizimle çalışacak Avrupalı arkadaşlarımıza ihtiyacımız var.                                                                
·        
      AGH yapacaklara tavsiyeleriniz neler?
Şebnem: AGH başvurusu yaptığınız sıralarda gitmeyi çok istiyorsanız gerçekten karşınıza çıkan her projeye başvuruyorsunuz. Odakta sadece gitmek söz konusu oluyor. Bu defa içeriğini bilmediğin bir projeye gittiğinde çok zorlanıyorsun. Gitme planları yapanlara özellikle tavsiyem, kendilerine uygun, zevk alacakları ve bulunduğu şehir seçeneklerini göz önünde bulundurarak bir projeyi değerlendirip gitmeleri. Ben o kadar çok başvuru yapmıştım ki, daha sonra hangi projelere başvurduğumu unuttum.
Açelya: AGH yapacak veya bunu şimdilik sadece düşünen insanlara; hayatları için güzel bir fırsat olduğunu, (klişe ama bu böyle) ve tabi her şeyden önce başka bir ülkede gönüllü olabilmenin tadını çıkartmalarını söyleyebilirim…


Bu güzel sohbetiniz için Trex EVS ekibi adına çok teşekkür ediyoruz.
Ayşe KAVAS

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder