29 Mart 2011 Salı

4.PEACEBOAT DA BARIŞI BIRAKIP GİTTİ!


Japonlar, her yıl dünyayı bir uçtan bir uca gezmek için yola çıktıklarında yanlarına; onları, kültürlerini, yaşam şekillerini anlatan her ne varsa alıyorlar. Çünkü keşfetmek için bindikleri büyük geminin bir amacı daha var. “ Peaceboat” yanaştığı her limana, iklime, atan kalbe barış dilinden resimler yapmak istiyor. Demir attığı her ülkede, dokunduğu insanın kalbine bir o kadar da umut bırakıyor.
Her şeye rağmen, onca felakete inat ve savaşların tam ortasında, inatla “BARIŞ” diyor Peace boat yolcuğuna çıkan her yaştan Japon.
Bu yıl 4. Kez Trex- Evs ekibi olarak İzmir’ e de gelen “Peace Boat”  yolcularına ev sahipliği yaptık ve bizim için unutulmaz bir gün yaşadık.
Yola çıktığımızda her birimiz için güneş yeni doğmuştu ve Şirince’de bizi bekleyen Japon aksanlı  “merhabalar” a uyanmıştık.  Baharın bu soğuk havasına hiç aldırış etmeden sıcacık bir mekânda ellerimizde çaylar yakalarımızda isimlerimiz başladık tanışmaya:
“Adın ne, kaç yaşındasın evli misin öğrenci misin, nereleri gördün? Ne şanslısınız! “ derken  çoktan Türk- Japon katılımcılar kaynaştılar, hatta coştular.
Sıcacık ortamın büyüsünü korumaya devam diyerekten kulisten en güzel melodisiyle ellerinde gitarlı Japon arkadaşlar sahneye çıktıklarında anladık ki:
“Müzik evrenseldir ve insanları bir araya getiren en güzel sanatlardan biridir.”  
Ülkelerinden yaşanan onca felakete rağmen şarkılarından hala “ I have tomorrow” demekten vazgeçmeyen bu insanlara biz de bol hareketli, neşeli Barış Manço’lu şarkılarımızla karşılık verdik.
Geleneksel lezzetlerimiz ile kına gecesi kıyafeti giyen Japonlu genç kızı bir araya getirdiğimizde ne kadar zengin bir kültürle yaşadığımızı fark ettik yeniden.


 Antep’ ten gelen fıstık, Kemeraltı’ndan alınan lokum, hediye edilen ince belli çay bardaklar, nazar boncukları, Manisa’dan gelen mesir macunları, kartpostallar, küçük keseciklerde kınalar zenginliğimizin kanıtıdır. Birde bunların üzerine Ege mutfağının en güzel yemeklerini yedik miydi kültürel tanıtımın hakkını vermiş olduğumuzu gösteririz.

Çok farklı kültürlerdendik. Çok değişik iklimdi yaşadığımız ama o kadar meraklıydık ki kültürlerine ait ne varsa hepsini öğrenmeye! Giydikleri kıyafetler, origamiler, müzikleri, harfleri, animesi, mangasıydı derken aslında tam bir define avındaydık.

Şirince’nin sokaklarında elimizde Japon harflerde anlatılan istekler vardı. Her birini toplayıp yarışmanın galibi olacaktık ama aslında biz umudu topluyorduk birlikte, barışın çok dilli yansımasında güneşleniyorduk arkadaşça. Oyunun sonunda herkes kazandı. Barışa uzattıkları elleriyle, umuda gülümsen gözleriyle.


 Yolculuk devam edecekti onlar için ve artık gitme zamanıydı. Peace Boat yeni limanlara demir atacak ve daha çok barış dağıtacak avuçlarının içindeki taşlarla. Topluca çekilen hatıra fotoğraflarının ardından otobüslerine binerken bu defa biz onları “Görüşmek üzere” diye uğurladık.
Günün sonunda fark ettik ki, avucumuzun içinde öyle çok rengârenk taşlar bırakmışlar ki bizim için:
-Biri, yaşının geçmiş olmasına pek aldırış etmediğimiz ama atom karıncadan hiç farkı olmayan Japon kadının sihirbazlık hareketlerinden alınan tebessümden hatıra kalacak;
-Diğeri,  origami kâğıtlarının renginde yatan sabırda hiç bıkmadan tek tek her katlanan kâğıt parçasında uçmaya hazırlanan kuşta hatırlanacak.
-En parlak taşlardan biri pamuk dedeye ait olmalı. Yaslandığı değneklere inat hala 86’lık bedeni 40’lı delikanlılara taş çıkaracak neşesi bizleri de bitmeyecek heyecanların peşine sürükleyecek.

Gelecek nice Peace Boat gemisinden inen Japon misafirlerimize birlikte “Hoş geldiniz” diyeceğimiz etkinliklerde karşılaşmak dileğiyle.

Ayşe Kavas
kavas.ayse@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder