16 Ekim 2009 Cuma

bir dönemin sonu...

Final raporu yazmam gerekiyor neler öğrendim, hangi yeteneklerimi geliştirdim, sorunlarım nelerdi o kadar çok soru var ki, ama benim cevaplarım daha fazla inanılmaz bir deneyimdikendimle hiç bu kadar baş başa kalmamıştım. Daha önce ne kadar güvendeymişim, incinmeme izin vermeyen ne kadar çok insan varmış etrafımda, her düştüğümde bir omzum vardı ağlayacak, çok güçlü olduğumu söylerdim bu yüzdenmiş beni pamuklara saran bir mükemmel bir ailem ve güvendiğim, sımsıkı bağlı olduğum arkadaşlarım sayesindeymiş. O yüzden hiç korkmazmışım. Yeniden tanıdım kendimi burada tek başıma ailem, arkadaşlarım, şehrim, sevgilim, alışkanlıklarım hepsini sekiz ay önce arkamda bırakıp geldim. Bambaşka bir hayatın içine bıraktılar beni 8 ay önce 2 Şubatta gece 23 sularında, çat katındaki odama götürdüler şaşkınım, konuşamıyorum, yemek yiyemiyorum tek başınayım.

En sevdiğim eldivenlerimi unutmuştum otobüste, farkettiğimde otobüs hareket etmek üzereydi durduramadım, "bir saniye eldivenlerimi unuttum kapıyı açar mısınız?" diyemedim, öylece bakakaldım aceleyle sözlüğümü açtım italyanca “eldiven eldiven” ne demekti ya da "durur musunuz kapıyı açar mısınız?" ama otobüs gitti...
Sonra birkaç kilo verdim iştahsızlıktan değil birden değişen damak tadına alışamadım önceleri. Ofiste kalabalığın içinde tek kelime demeden oturdum günlerce neler konuştuklarını anlamaya çalışarak geçti günlerim. 2.haftada evimde her gün içtiğim süt yüzünden midemden rahatsızlandım, değişikti sütün tadı ama süttü işte, kabul etmediğim gerçekleri vücudum gözüme sokmaya çalışıyordu artık evimde değildim, bıraktım süt içmeyi elinden oyuncağı alınmış çocuk gibiydim oysaki neleri bırakmıştım arkamda. Hiç hissetmediğim kadar yalnız ve zayıf hissettim kendimi, midemdeki ağrıdan kıvranıyordum ofiste kimsenin gelip neyim olduğunu sormamasını anlayamıyordumailem ya da arkadaşlarım yoktu yanımda midemin ağrısından mı yavaş farketmeye başladığım gerçeklerden mi bilmem ağlamaya başladım. İlk defa kendi kendimi iyileştirmek zorunda kaldım, annemin ıhlamuru yoktu ilk defa.

2.akşam bundan sora otobüsle gideceksin işe deyip elime nasıl kullanacağımı bile bilmediğim bir bilet verdiler nerde olduğunu bilmediğim bir durağı aramakla geçirdim bir saati müthiş bir telaşla. O gece eve vardığımda başardığım şeyden o kadar mutluydum ki otobüse binip yolumu bulabilmek gibi ufacık bir şey neşemi yerini getirdi, küçük şeylere sevinip küçük şeylerde hemen üzülebiliyordum cesaretim kırılıyordu ara ara ama seviyordum kendimi büyütmeyi yeni doğmuş bir çocuk gibikonuşmayı, ayakta kalabilmeyi öğreniyordum.Önce yavaş yavaş İtalyanca konuşmaya başladım söyleyemediklerim, anlatamadıklarım o kadar çok birikmişti ki içimde müthiş bir azimle yeniden konuşmayı öğreniyordum.Süt içmeyi denedim bir gün korka korka hastalanmaktan değil beni sarıp sarmalayan insanların burada olmadıklarını tekrar anlamaktan korkuyordum aslında. Bütün günü midem acaba ne zaman ağrıyacak diye bekleyerek geçirdim ağrımadı, süt tekrar hayatımdaydıalışıyordum, birkaç hafta kadar sonra yemek yemeye başlamıştım, verdiğim kiloları yavaş yavaş geri aldım, artık iştahla yemek yiyor yemek masasında İtalyanca konuşuyordum.Yeni arkadaşlarım vardı

3.haftamda ilk seyahatimi Bologna’ya yaptım büyülenmiş gibiydim hayretle etrafı izliyordum seyahat etmenin tadını yavaş yavaş öğreniyordum daha sonra ardı arkası gelmeyecek seyahatlerimin ilkinde artık acemilik dönemini atlattığımı hissediyordum.
1 ay sonra Bulgaristan’dan gelen proje arkadaşımla tanıştım, öğrendiklerimi ona anlatıyordum sarıp sarmalaştım onu tek tek hepsinin yerini gösterdim ilk zamanlardan belliydi ilerde çok iyi arkadaş olacağımız. İlk seyahatimizi yaptık beraber daha sonra Venedik’ti adresimiz, içiyor, gülüyor normal hayatlarımıza devam ediyorduk beraber olduğumuz zamanlarda, hafta içi ofise geri dönüyorduk.İzmir’de ki hayatıma kısa bir ara vermiştim döndüğüm zaman her şey beni bekliyor olacaktıbıraktığım zamandaki gibi. Ama hayat sadece benim etrafımda dönmüyordu ki sadeceoradaki hayatımda kaldığı yerden devam ediyordu benim dışımda, işte sevgilim buna dayanamadı daha fazla içinde benim olmadığım bir ilişki yaşadığı düşüncesine kapıldı.Birden bir şubat günü kendi hayatımı yaşamak için yola çıktığımda onu da geride bırakıyordum ve benim buradaki değişimim, gelişimim hoşuna gitmiyordu her zaman gösterdiğim ilginin peşindeydi.

Benim de burada bir hayatım olduğunu kabullenmiş gibi görünse de ufacık şeylerde artık değiştiğimi eskisi gibi olmadığımı söyleyip duruyordu. Oysaki araya giren mesafeler kadar çoktu ona olan sevgim, aşkım yoksun kaldığı tek şey ilgimdi sadece. İlgimi çekmek için yaptığı şımarıklıklar artık yoruyordu beni tüm sabrımı kendim için kullanıyordum zatenbeklentilerimiz çakışmaya başladı ben ondan destek ve anlayış beklerken o benden sabrımı ve ilgimi istiyordu. Bir nisan akşamında sevgilimle tartışıyordum ve bir çözüm yolu bulamıyorduk artık devam edemeyeceğimi söylediğim anda onu yarı yolda bıraktığımı söyleyerek ve benden nefret ederek çıktı hayatımdan. Ağlamadım ağlayamadım, bir başlasam ağlamaya sonu gelmeyecek gibiydi ve beni sarsıp kendime getirerek kimsenin olmadığını bildiğim için içime attım hepsini. 2 yıldan kalan anılarla tek başıma kalıpkendi kendimi iyileştirdim. Bazı geceler uyurken kendi kendime sarıldığımı hatırlarım.Tüm romantikliğimi, tutkumu o nisan akşamında onunla beraber geride bırakmıştım sanki.O arada en büyük desteğim oldu Francesco. O’da daha yeni bitmiş ilişkisinin sersemliğindeydi hala, birbirimize çok fazla şey veremeyeceğimizi ikimizde biliyorduk, yalnızlıklarımızdan sıkıldığımız zamanlarda geçmişe takılı kalmış parçalarımızla, konuşurduk uzun uzun. Daha fazlasını ummadım hiçbir zaman. ara ara hatırladığım gülümsediğim bir anıya dönüştü bir süre sonra geride bıraktığım zamanlarım. seyahatlerim devam etti hep o arada, tanıştığım insanların,dinlediğim hikayelerin maceraların sayısı o kadar çoğalmıştı kihaftasonlarını bekleyemiyordum yeni yeni seyahatler için. O hafta gideceğim yeri seçiyordum trene binip içkimi açıyor yaşayacaklarımı bekliyordum heyecanla.


Mayıs sonunda hep konuştuğumuz seyahati yapmaya karar vermiştik Zoriyle, 6 günlüğüne Barcelona’ya gidiyorduk hayallerimizin şehrine. Planlar yapıldı, biletler alındı havaalanında birer bira içip uçağa bindik. Bir saat kadar sonra o müthiş şehrin üzerindeydik gerçekten de bulutların üzerindeydim, yıllardır beklediğim kovaladığım hayatı yaşıyor başardıklarımdan müthiş bir keyif alıyordum. Barcelona’ya indiğimiz akşam sahile gidip içkilerimizi içtik ertesi güne dair planlarımızı yaptık. Haritaya bakıp gideceğimiz yerleri işaretliyorduk sadece, bu tatilin hayatımın deneyimi olacağından habersizdim, n’olabilirdi ki zaten yalnızdım aylardır ve başarıyordum ayakta kalmayı. 31 Mayıs günü öğlen 2 sularında Barselona’nın en büyük meydanlarından birisinde otururken Sagrada Familia'ya nasıl gideceğimizi kestirmeye çalışıyorduk haritadan, adres sormak için soluma döndüğümde 2 saniye içinde değişti her şey,bir anlık dikkatsizlik içinde bulunduğum sorunsuz günlerin verdiği rahatlık. Çalınan bir çantaydı evet, çok basit sadece bir çanta, annemin aldığı bir hediye. Çantayla beraber tüm emeklerim uçup gitmişti aylarca beklediğim vize, pasaportum, oturuma iznim, ders vererek, çeviriler yaparak gıdım gıdım biriktirdiğim ve sahip olduğum tek para hepsi 2 saniye içinde yok oldu. Polis elime tutuşturduğu belgelerle içimi rahatlatmaya çalışırken ben evime nasıl döneceğimi düşünmeye başlamıştım bile. Hiç bir söz rahatlatmıyordu içimi, geriye kalan beş günü oradan nasıl döneceğimi düşünerek geçirdim sıkışıp kalmıştım kimliksiz, parasız, güvensiz. Süpermarkette bulanabilecek en ucuz şeylerle karnımı doyurup havaalanına gidebilecek parayı ayırmaya çalışıyordum elimde kalan tek şey 20 Euro ve polisin verdiği o kağıt parçasıydı. Beşinci günün sonunda saat 5 treniyle havaalanına doğru giderken bir poşet vardı elimde, bir parça pizza, salatalık ve bir şişe su, sımsıkı tuttuğum polis raporu. Uçağa binip evime döneceğim ve tüm olanları unutacaktım giden paraydı umurumda değildibelgelerse bir süre içinde halledilirdi. Gücümün sonundaydım artık kendimi avutacak sözlerim kalmamıştı günlerce sesini duymadığım ailemle arkadaşlarımla konuşmak istiyordum sadece.Saat 18 sıralarında uçağa alınmayacağımı öğrendiğim anda bacaklarım titremeye başladı,bu sefer gerçekten sıkışıp kalmıştım son gücümle yalvardım, ağladım ama ben sadece bir kağıt parçasıydım onlar için o kağıda sahip olmadan evime dönemiyordum. Madrid’te olan konsolosluğa gidecek param da olmadığı için oraya sıkışıp kalmıştım. Bir saat kadar hiç hareket etmeden oturduğumu hatırlıyorum kulaklarım uğulduyordu beni uçakta sanan aileme ulaşmam lazımdı ama nasıl hangi telefonla, hangi parayla. Beş gün boyunca o kadar çok avutmuştum ki kendimi o güne hiç bir gücüm kalmamıştı. 1 saat boyunca kendime gelemedimevet orda kalmıştım hareket edecek param belgelerim yoktu bana destek olacak ailem, arkadaşlarım da. Bir süre sonra polisten ricamla aradığım Türk elçiliği hayatımı kurtaracaktıBir telefonumla yaptıkları şeyler inanılmazdı o alandan nasıl çıktım, o otobüs bileti internetten nasıl alındı hiç hatırlamıyorum. Gözümün önüne gelen sahne elimde poşetim yerlere sürerek yürüyorum üşüyorum ve kontrolümü ilk defa kaybediyorum. Toplam 22 saat süren yolculuğun sonunda artık ben eski ben değildim; sınırlar, polisler, sınır dışı edilmeler, otobüsün iğrenç kokusu, kaçaklar, göçmenler. Hayatımda hiç bu kadar çok ağlamamıştım durduramıyordum kendimi her an otobüsten indirilme korkusu aniden yapılan baskınlar polisin soruları.Hiç bu kadar dibe düşmemiştim hayatımda uykumda kabuslar peşimi bırakmıyorduo terk edilmişlik duygusunu bir türlü atamıyordum içimden, kabuslarımda ya o otobüsün içindeydim ya da bir yere sıkışıp kalıyordum, bir günde defalarca banyo yapıp üzerime sinen o kokuyu kazıyordum vücudumdan. Sonrası mı, çok uzun hikaye, günlerce saçma sapam belgeler için koşturup ağladım, 2 saniyelik bir an bunlara sebep olmuştu ve ben bunu hiç düşünmemeye çalışıyordum üzerini kapattım daha sonra, 9 Temmuz günü İstanbul’a indiğim zaman bir de orda başıma gelecekler vardı sonu gelmiyordu bir türlü karakolların, sorgulamaların, benimse tek suçum 2 saniyelik dikkatsizlikti. 1 hafta boyunca kaldığım İzmirimde ailem, arkadaşlarım beni pamuklara sarmıştı yine, hepsine tek tek sarıldım saatlerce...

Böylece her şeyi geride bıraktım. 16 Temmuz günü tekrar İtalya’daydım hala buradayım.Buradaki son günlerimde gerçekten huzur içindeyim. Artık duygularımı belli edebiliyorum,ağlayabiliyorum, zayıflıklarımın farkındayım, hatalarımı anlıyorum ve telafi ediyorumçok sabırlıyım, artık eskisi gibi kolay kolay sinirlenmiyorum, insanların bir anlık hatalarla neleri kaybedebildiklerini biliyorum ki benim kaybettiğim ne ki onların yanında değil mi.Evet tamamen unutmuş değilim, bazen tıpkı o gün havaalanındaki çaresizliğime geri dönüp nefes alamıyorum, kendimi dışarı çıkarıp yürüyorum konuşuyorum kendi kendime. Poşet taşımayı sevmiyorum artık havaalanlarından korkuyorum gece karanlıkta uyumaktan korkuyorum bazen gereksiz şeylere üzülüyorum ve kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor,nerde olduğumu unutacak kadar içtiğim anlar oluyor, ama korkularımı, zayıflıklarımı biliyor olmayı seviyorum alışık olmadığım tepkilerim oluyor bazen bir kenara not ediyorum kendimi dinliyorum. Sonlara yaklaşırken yaşadığım iyi kötü her anı düşünüyorum ve bir tanesinden bile pişman olmadığımı görmek beni çok mutlu ediyor.

Duygu Uzdaş

Ocak-Ağustos 2008, İtalya



5 yorum:

  1. Ne diyebilirim ki...

    tek bir solukta okudum.
    Canlı olarak senden dinlemiş olduğum anı bir kez daha yaşadımm sanki!

    Deneyim" kelimesinin kelime anlamı bu olsa gerekk

    Her halde her şeye rağmen öğrendiklerine tutuklu kalmak ve hiçbir şeye pişman olmamaktı EVS!

    Yaşamak istiyorum sadece...

    YanıtlaSil
  2. yaşadıkların ne kadar zorda olsa dediğin gibi pişman olunmuycak kadar tadılması gerekenler olsa gerek anlattıkların.ve ben de böle değişilmesi zor ve anlatırken beni başka diyarlara götüren romansal bir şekilde anlatabileceğim şeyler yaşamak için evs i araştırıyorum yardımcı olursan sevinirim.şimdiden teşekürler.
    ali.ekber.erman@hotmail.com

    YanıtlaSil
  3. duygu gözlerim doldu okurken..sanki karşımda anlatıyordun.bn de bu deneyimi yaşamak için sabırsızlanıyorum fakat işin yanlızlık tarafı beni biraz afallattı açıkçası.Bn de snn gbi hiç yaşamadım hiç yanlız kalmadım manen.
    neyse önemli olan bunlara hazırlıklı olmk sanırım.belki paylaşacaklarn yardımcı olur
    mn e eklersen sevinirim
    angelcomedown@hotmail.com

    Gülçin (Mersin)

    YanıtlaSil
  4. su an cok korkmus durumdayım:/ evs yı tekrar mı dusunsem

    YanıtlaSil
  5. "experience" kelimesini bu durumu tek kelime ile açıklar..

    Gerçekten okurken bende bi "farklı" hissettim, aynı olay biz Barcelona'dayken benim arkadaşımın başına gelmişti.. Ama şimdi anlıyorum ki o çok sanşlıymış, çünkü yanında biz vardık ;)

    YanıtlaSil