Aslında her şey daha lisede başlamıştı, evet çok çok geriye gittin
diyebilirsiniz ama lise sıralarında başlayan dostluklar biliyorsunuz ki bir
başkadır her zaman için. 2006 yılında Tıp fakültesinde okuyan sevgili Ceren
arkadaşımın beni yönlendirmesi ile gönüllü olarak çalışmaya başladığım “Leylekten
Günümüze Üreme Sağlığı” adlı projenin hayatımda yeni bir çığır açacağı açıkçası
aklımın ucundan bile geçmemişti. LGÜS Projesi sırasında, Rimini/İtalya’daki bir
gençlik değişimi projesine başvuruda bulunmuş ve kabul edilmiştim. Bizlere
orada sunum yapan Leton arkadaşımız sayesinde ilk kez AGH ile tanıştım ve o
zaman daha üniversitenin 2. sınıfında okumama rağmen ben bu işe girişmeliyim
dedim.
Döner dönmez Serkan ile görüşmeye karar kıldım ve onların da desteğini arkama alarak ev sahibi kuruluş arama çalışmalarına başladım. O zamanlar daha yeni yetme ispanyolcam ile yüzlerce kuruluşa motivasyon mektubumu ve CV’mi gönderdim. Açıkçası sonuçlar başarılıydı. Bir çok yerden kabul almıştım ve artık sadece uygun olan bir projeyi seçmek kalmıştı bana. Üniversite’nin 4.sınıfı başlayacaktı ve ben İspanya’ya doğru kanat açmak üzere vize başvuruları, varış öncesi eğitimi vs. ile ilgilenirken babamın hala kulaklarımda çınlayan “Sen delisin, hayat delilikler olmasa senin için anlam kazanmazdı, hiç bir zaman akıllı olma” sözü ile havaalanından kendimi bırakmıştım boşluğa. Aslında demek istediğini sonralarda gayet anlayacaktım, çünkü önümde o kadar çok örnek vardı ki “delilik” diye isimlendirip yapamadığı şeylerden dolayı pişmanlık, üzüntü veya kıskançlık fırtınası içerisinde kayıp olan. Ben yaptığımın arkadasında durmakla ne kadar deli(!) bir davranışta bulunduğumun bugün hala farkındayım.
Döner dönmez Serkan ile görüşmeye karar kıldım ve onların da desteğini arkama alarak ev sahibi kuruluş arama çalışmalarına başladım. O zamanlar daha yeni yetme ispanyolcam ile yüzlerce kuruluşa motivasyon mektubumu ve CV’mi gönderdim. Açıkçası sonuçlar başarılıydı. Bir çok yerden kabul almıştım ve artık sadece uygun olan bir projeyi seçmek kalmıştı bana. Üniversite’nin 4.sınıfı başlayacaktı ve ben İspanya’ya doğru kanat açmak üzere vize başvuruları, varış öncesi eğitimi vs. ile ilgilenirken babamın hala kulaklarımda çınlayan “Sen delisin, hayat delilikler olmasa senin için anlam kazanmazdı, hiç bir zaman akıllı olma” sözü ile havaalanından kendimi bırakmıştım boşluğa. Aslında demek istediğini sonralarda gayet anlayacaktım, çünkü önümde o kadar çok örnek vardı ki “delilik” diye isimlendirip yapamadığı şeylerden dolayı pişmanlık, üzüntü veya kıskançlık fırtınası içerisinde kayıp olan. Ben yaptığımın arkadasında durmakla ne kadar deli(!) bir davranışta bulunduğumun bugün hala farkındayım.
AGH bir sabır işidir. İnsanları
din, dil, ırk, cinsiyet, renk farkı gözetmeksizin bir görebilmek, herkese eşit
davranabilmek demektir. AGH başlı başına öğrenmek demektir. Ayakta kalabilmeyi,
bizler gibi aile kavramının ön planda olduğu Akdeniz kültürünün buram buram
koktuğu sıcacık yuvalarımızdan kopup, belki de kendimizi İskandinavya’da bulmak
demektir. Ürkmek demektir, ama bu ürkmek bizim sandığımız ürkmek değildir, bu
bize sunulan kültürün çeşitliliğine, dillerin rengarenk çoşkusuna katılıp yeni
‘BEN’i tanımaktan ötürü duyduğumuz hislerden ürkmektir belki de. Değişime
direnci kırmaktır AGH. Kendi sınırlarının dışına çıktığın, ve kendinle belki de
ilk kez yüz yüze geldiğin, tanıştığın bir maceradır.
Benim maceram da yaklaşık 6 ay
sürdü. İspanya’nın kuzeyinde Santander’de yaklaşık 6 ay boyunca Asociación Ser
Joven bünyesinde İspanya’ya çeşitli yollardan gelmiş olan göçmenlerle ve hafta
sonları da Santander Belediyesi’nin gençler için düzenlediği aktivitelerde
görev aldım. Tamamen yeni bir dil, yeni bir heyecandı benim için her şey. İlk
defa değildi belki de evden ayrılışım ama bu bambaşka bir duyguydu. Çünkü 5
ayrı ülkeden 5 ayrı kişi bir ev paylaşıyorduk. Her şey bir curcunaya dönmeden
bir yolunu bulup, kendi düzenimizi kurduk.
Göçmenlerle çalışmak benim için
tamamen değişik bir deneyim oldu. Onlarca ülkeden gelen değişik diller konuşan,
değişik hayatlardan, tecrübelerden o kadar çok şey öğrendim ki, bugün bile o
insanların hayatlarından çıkarttığım dersler ile kendime bir yön
verebiliyorum. Hepimiz düzenli ve
durmaksızın dönen bu dünyada değişime her ne kadar direnç göstersek de,
değişerek büyüyoruz. Ben AGH sürecinde bir çok ırktan o kadar çok arkadaş, dost
edindim, onlardan o kadar çok şeyler öğrendim ki, artık bakış açımın tamamen
değiştiğinin farkına ancak döndüğüm zaman varacaktım. Politik, sosyal,
kültürel, vs. her anlamda AGH değişimini iliklerime kadar yansıtmış olarak geri
geldim. Bir nevi ufkum açıldı aslına bakarsanız. Bundan dolayı hiç bir zaman
korkmadım, çünkü ben artık Yunus Emre’nin de dediği gibi "Bir Ben vardır bende, benden içeri..."
felsefesini benimsetmiştim kendime.
Geri dönmek
zor oldu aslına bakarsanız, çünkü o kadar çok öğreniyordum, o kadar çok insanla
tanışıyordum ki, her şeyin bitecek olması korkusu sarmıştı beni. Hiçte öyle
olmadı. Bilakis döner dönmez arkadaşlarımı, çevremi AGH hakkında
bilinçlendirmeye adadım. Bir çok arkadaşım sayemde AGH ile tanıştı ve onlar da
bizler gibi gönüllü olmanın verdiği kişisel tatmini yaşama şansı yakaladılar.
AGH
sonrasında artık Türkiye’de tahsilimi tamamlamıştım ve yüksek lisans
çalışmalarım kapsamında çeşitli üniversitelerle kontağa geçtim ve kabul
aldıktan sonra tekrardan yolumu İspanya’ya doğru yönelttim. Şu anda doktora
çalışmalarımı hala burada sürdürüyorum. Sizlere de bu satırları Endülüs’ün
güzelliklerinden biri olan El Hamra Sarayı’nın eteklerinden yazıyorum. Ben
buradaki macerama devam ediyorum. Umarım sizler de içinizdeki siz’i bulur ve
kendinizi keşfetmek için bir an önce yola koyulursunuz.
Saygılarla,
Zekai Burç
Erener
Zekai Burc Erener sana ulasmam lazim; her hangi iletisim adresini goremedim . . sana nasil ulasabilirim.? soylemek ve sormak istedigim onemli seyler var . . mail : onur_ozdemir_ist@hotmail.com
YanıtlaSilİspanya iyidir, candır :)
YanıtlaSil