Merhabalar,
AB gençlik projelerinden eylem2 – Avrupa Gönüllü Hizmeti (AGH/EVS) – kapsamında 13 Temmuz 2009’dan itibaren 2 ay süre ile Polonya’nın Wroclaw iline bağlı Bystrzyca Klodzka adlı bir kasabasında bulundum. Proje süresince öğrendiğim deneyimlerin yanı sıra geçirdiğim keyifli günlerle hayatımın en güzel 2 ayı olduğundan hiç şüphem yok. Polonya’dan döneli 1 ay oldu ancak ben hala orasıyla yatıp kalkıyorum, bir türlü aklımdan çıkaramıyorum Polonya’yı. Öyleki, sanki ben bir Polonyalıyım da Türkiye’ye Avrupa Gönüllü Hizmeti’nde bulunmaya gelmişim gibi hissediyorum kimi zaman.
Gönüllülüğüm süresince orada Polonya’lı bir ailenin yanında kaldım. Onlara o kadar yakın hissediyorduk ki ailenin babasına “Papa”, annesine “Mama” diyorduk kalan diğer gönüllülerle birlikteJ. Kendimi oldum olası şanslı bir kişi olarak görmüşümdür ve ne kadar şanslı olduğumu Polonya’da yaşadığım güzel günlerden kesitler anlatarak size de göstermek istiyorum;).
Bystrzyca Klodzka’ya gittiğim gün hosting kuruluşum, diğer Türk gönüllülerle birlikte bir Türk gecesi yapmayı planlamışlar ve ayağımın tozu ile hiç dinlenmeden etkinlikte bir Türk gönüllü olarak ben de yerimi aldım. Kimi arkadaşlar yöresel yemeklerimizi imkanlarımız dahilinde hazırlarken, kimisi etkinliğin yapılacağı salonu Türkiye’den getirdiğimiz tanıtım materyalleri ve bayraklarla süslüyordu. Ben de gitar çalmayı bildiğim için diğer 2 Türk gönüllü ile birlikte Türkiye tanıtımın sunumunun ardından canlı bir müzik gösterisi yapmak üzere provalara başlamıştım. O gece gerek biz Türk gönüllüler gerek Polonyalılar gerekse de diğer ülkelerden gelen yabancı gönüllüler açısından çok keyifli olmuştu. Sunumun, yemeklerimizin, dans ve müzik gösterimizin gördüğü ilgi yurtdışına yeni çıkmış birisi olarak beni çok memnun etti.
Yaşadığım yerde gönüllü olarak çeşitli görevlerim vardı:
Bilgisayar mühendisliği bölümünde okuyor olmam nedeniyle gönüllüler tarafından yeni kurulan bir web grubunun içerisinde yer aldım ve diğer gönüllülerin de aktif olarak kullanacağı bir web sitesi projesini yürüttüm.
Oradaki hosting kuruluşumuz tarafından Polonyalı gençlerin bilgilenmesi amaçlı çıkarılmaya başlanan OKO Newspaper adlı gençlik dergisine makale yazmak da görevlerim arasında idi.
Bunların yanı sıra Çek Cumhuriyet’ine 10dk uzaklıktaki Rudawa adlı kasabada Polonya’nın çeşitli bölgelerinden gelen gençlerin AB programları hakkında bilgi alması, Liderlik, Stratejik yönetim, Irkçılık gibi çeşitli konularda bilgilenmesini sağlayan EUROWEEK adlı etkinlikte Türkiye’yi temsilen katıldım ve orada Liderlik konusunda verdiğim seminerin yanında tüm gönüllüler kendi ülkelerinin sunumunu yapmıştı ve ben de Türkiye tanıtım sunumunu yaptım.
Bunun dışında kısa dönem gönüllülerin genellikte yer aldığı Care Center’da yaşlılarla ilgilenmek, Spor Merkezinde çocuklarla spor yapmak gibi aktivitelerde de gün gün yer aldım.
Yaşadığım yerden biraz daha büyük olan Klodzka’daki bir müzede yer alan Portekiz’li gönüllünün yürüttüğü Meeting of Cultures (Kültürlerin Buluşması) adlı etkinlikte Türk ekibi olarak standımızı kurduk ve Türkiye’nin tanıtımını gün boyunca Klodzka halkı ile paylaştık. Hafta boyunca bu etkinliğin afişleri Klodzka’nın dört bir yanında asılıydı ve nereye gitsem posterlerde kendi fotoğrafımı görüyordum. (bir tuhaf hissediyor insan kendini:p)
Yazdıklarım gönüllülüğüm boyunca içerisinde yer aldığım işlerdi ve her birinin kendine has eğlenceli ve öğretici yanı vardı. Sanıyorum bir çoğunu AGH’nde bulunmasam hayatım boyunca yapacağım işler değildi.
Sadece çalıştım mı gönüllülüğüm boyunca? Tabiki hayırJ Biraz da gezip gördüklerimden bahsetmek istiyorum sizlere:
· Polonya’ya vardığım hafta sonu diğer gönüllü arkadaşlarla birlikte Avusturya’ya gitmeye karar verdik. Bu sebeple bir tur şirketi aracılığı ile Viyana Turu yapalım dedik. Ancak Avusturya’ya gitmek üzere otobüse bindiğimizde ne görelim: Tur rehberi amca neredeyse hiç İngilizce bilmiyor:S. Şansımıza gönüllü ekibimizde Ukrayna’lı 2 arkadaşımız vardı ve onlar Polonyaca bildikleri için bize kelime kelime tercüme ettiler sağolsunlar. Viyana’yı anlatmak birkaç cümlede mümkün değil. Mozart’tan Strauss’a, Osmanlı’dan Avrupa’ya her şeyi içeren, Rönesans’tan kalan bir şehrin tarihi dokusunu bu kadar iyi koruması ve günümüz teknolojisini de kullanarak harmanlaması ile büyüleyici bir şehir diye özetleyebilirim sadece. Ancak siz siz olun, Viyana’ya gidecekseniz en az 3-4 gün geçirin ki büyük bir kısmını gezebilin. Tüm Viyana’yı gezmek için kişisel fikrim en az bir hafta gerekir.
Sonraki haftasonu Polonya’da bağlı bulunduğumuz şehir olan Wroclaw’a gittik. Gerçekten harika bir şehir… Çok fazla turist ağırlayan bir şehir olmamasına rağmen gezmek amaçlı gittiğinizde yapacak bir sürü şey var. Bence Wroclaw, Polonya’nın en güzel şehirlerinden bir tanesi. Gerek kafeleri, gece kulüpleri; gerek şehir hayatı ve alışveriş merkezleri olarak yaşanılası bir şehir olduğunu düşünüyorum. Ayrıca iyi bilinen bir üniversitenin de bulunmasından dolayı gençlerin canlandırdığı bir şehir. Burada İngilizce bilen insan bulmak yaşadığım küçük kasabanın aksine hiç problem değil ve herkes çok yardımsever. Kendimi bu şehre gelince İzmir’e geri dönmüş gibi rahat hissedebiliyorum.
Polonya’ya gelip de Nazi kampının olduğu yere gitmemek kesinlikle olmaz. Bu yüzden biz de bir sonraki durak olarak Autzwitz (concentration camp) diye bilinen Toplama Kampının olduğu Krakow’a gittik yine gönüllü arkadaşlarla. İnsanın kanı donuyor o tarihi yerleri gezerken. Bence herkesin hayatı boyunca 1 kez de olsa görmesi gereken bir yer. Zaten 1 kere gördükten sonra bir daha gitmek istemeyeceğinizi düşünüyorum, zira bir daha oraları görmeye dayanamayabilirsiniz. Zaten konuştuğum Polonya’lı arkadaşlarımdan hiçbiri Autzwitz’e daha önce gitmemiş ve gitmeyi de düşünmüyorlar. Çünkü hepsinin anneannesinin dedesinin vs. orası ile ilgili korkunç anıları var, tekrar onları yaşamak istemiyorlar. Gitmişken ünlü “ARBEIT MACHT FREI” yazısının öyküsünü öğrenmeyi unutmayın derim.
Krakow’a gittiğimizde anladım ki orası Polonya’nın bana göre en güzel şehri. Gerek tarihi dokusu, gece hayatı ve şehir yaşamı, gerekse üniversiteleri, dünyaca ünlü şirketlere ev sahipliği ve çalışma koşulları ile Krakow benim gözümde “is the best”;)
Hafta içi boş olduğumuz zamanlarda kimi zaman kasabamızdaki yüzme havuzuna gidiyor, kimi zaman da bize 15dk uzaklıktaki Klodzka Miasto’ya gidiyorduk. Bystrzyca’ya daha büyük ve arkadaşlarımız olduğu için her zaman yapacak bir şeyler bulabildiğimiz güzel bir yerdir Klodzka.
Onun dışında her hafta Çarşamba günü Polonya’daki ofisimiz biz gönüllüleri yakın kasabalara mentorler aracılığı ile götürüyor, yeni yerler keşfetmemizi sağlıyorlardı. Klodzka’yı onlar sayesinde keşfetmiştik. Onun dışında Polaniza Zdruj, Ladek, Dlugopole vs. de ofis sayesinde öğrendiğimiz diğer bize yakın görülmesi gereken yerlerdi.
Görevlerim arasında bahsettiğim EUROWEEK, Rudawa adlı bir kasabada olmuştu ve yürüyerek bir Sklep(Market)’e gitmek istediğinizde size en yakın’ı Çek Cumhuriyetindeydi. Bu yüzden Polonya’dan Çek Cumhuriyetine kaldığım 1 hafta boyunca yürüyerek alış-verişe gittimJ. Rudawa yeşilin her tonunu görebileceğiniz, doğa ile iç içe muhteşem bir yer. Gölde kayık turu yapmak, yüzmek; ormanda mantar toplamak yada özel bir bölümünde balık tutmak mümkün. 1 hafta boyunca orada çok güzel günler geçirdim, şiir gibi biryerdi gerçekten…
Çek cumhuriyeti demişken, Polonya’daki 2 aylık gönüllülük dönemime Viyana’dan sonra Prag’ı da sıkıştırdığımı söylemeden geçemeyeceğim. Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag, her zaman için binlerce turist ağırlayan; Charles Bridge köprüsü, Astronomik Saati, John Lennon duvarı, Franz Kafka’nın doğum yeri gibi birçok ünlü yere sahip görülmesi gereken. Ayrıca şansıma gittiğimiz hafta sonu da yılda bir kez düzenlenen geleneksel dans yarışması varmış ve Avrupa’nın dört bir yanından katılan ekipleri izleme ve onlarla tanışma olanağımız oldu.
Orada Charles Bridge köprüsünden geçerken üzerinde “Türkiye” yazan ve bir türk bayrağı olan birisini gördük arkadaşımla ve dayanamayıp konuştuk. Sonra anladık ki amcam Amerika’nın Florida eyaletinden geliyormuş, aslen Amerikalı yani. Ama Alanya’dan bir yazlık almış ve her yaz oraya gidiyormuş, tam bir Türk hayranı… Biz de hatıra olarak bir fotoğraf çekinmiştik kendisi ile.
· Polonya’da kendimi en şanslı hissettiğim anlardan bir tanesi de ben orada iken Avrupa Basketbol Şampiyonası’nın Polonya’da düzenleniyor olmasıydı. Dahası, Türkiye ile Polonya aynı grupta yer alıyor. Her grubun maçları farklı bir şehirde yapılıyor ve şansıma mıdır bilmem, Türkiye’nin ve Polonya’nın yer aldığı D Grubunun tüm maçları bize en yakın şehir olan Wroclaw’da idiJ. Boylesine bir maci Polonyali ve diger ulkelerden arkadaslarla beraber izlemenin keyifini tarif edemiyorum. D grubunda yer alan diger ulkeler ise basketbolda kalitesini kanitlamis Litvanya ile komsumuz Bulgaristan yer aliyor. (Diger maclar da Polonya - Turkiye maci gibi heyecanli gececege benziyordu ki nitekim hepsinde birbirinden güzel günler geçirdik, hoş anılarla ayrıldık.) Sansima 13 eylulde Warsova uzerinden Polonya'dan ayriliyorum ve grup maclari 9 Eylul'de sona eriyor. Ben de 7-8-9 Eylul tarihlerinde Wroclaw'da milli takımımızın tüm maçlarına katılma fırsatını yakaladım. 9 Eylul'un dogum gunum olmasi ve tam da o gunde Polonya - Turkiye macinin olmasi ayri bir hediye gibi oldu benim icin.(Balli miyim neyim ya!:))
İlk maçımız Litvanya ile yapıldı. Litvanyalı, Polonyalı, Fransız, Macar, Alman tüm arkadaşlar yan yana maçımızı izledik. Mac sirasinda da Litvanyalilara gore sayica bir hayli az olmamiza ragmen etkili destegimiz gazetecilerin de dikkatini cekmis olacak, surekli fotograflarimiz cekildi gerek mac oncesi gerekse mac sirasi ve sonrasinda. Arkadaslar sagolsun TV`de ve bir kac gazete sitesinde resimlerimi gorup heyecanla paylasmislar benimle cok mutlu oldum. En sevindigim yani da yanaklarimdaki ay-yildiz ile FIBA`nin resmi sitesinde gorundugum su fotograf oldu:)
Mactan sonra da cok guzel anlar yasadik, zafer sarhosu olarak Wroclaw sokaklarinda galibiyeti kutladik(Litvanyalilar kuzu gibi evlerine donerken cok sekerlerdi:)) Macin hemen ardindan gonulluluk yaptigimiz buraya 2 saat uzakliktaki Klodzka`ya geri donmeyi dusunuyorduk ancak Milli Takim`dan Emir bey bizim yanimiza geldi ve destegimiz icin hepimizi tek tek kutladi. Arindan kalacak yerimizin olup olmadigini ve bundan sonra ne yapacagimizi sordu. Biz otel fiyatlarinin bu donemdeki pahaliligindan dolayi hergun gidip gelmeyi dusunuyorduk ancak sagolsun Emir bey "Olur mu canim oyle sey size bizim takimla bir yer ayarlayalim dedi.”
Herkes zaten galibiyet sevinci ile mutlu iken bu haber agzimizi kulaklarimiza tasidi:):)
Ardindan milli takim kafilesinin icinde bulundugu otobuslerle marslar soyleyeye soyleye otele kadar geldik. Once Harun Erdenay yanimiza geldi ve beraber bir fotograf cekindik ardindan diger milli takim ekibi ile kaldigimiz oteldeki odamiza yerlestik.
Emir bey sagolsun bu sayede 3 gun boyunca onlarla beraberiz.. Hep destek, Tam destek diyoruz ve sonraki günkü Bulgaristan macina taraftar ve takim olarak tam kadro haziriz..
En heyecanlisi da Carsamba gunu son grup maci olan Polonya-Turkiye maci olacagini dusunuyorumdum nitekim öyle de oldu.
Gün ortasında milli takım oyuncuları ile Wroclaw sokaklarında görüştükçe fotoğraflar çekindik ve akşamki maçlar için pankartlar hazırladık. Hatta milli takımımıza destek vermek amacıyla Asmalı Konak dizisinden tanıdığımız Selda Alkor’da vardı ve sağolsun otelde hazırladığımız pankartlarda bize yardım etti.
Polonyalı arkadaşlarımızla barış içerisinde geçen maçtan sonra 3’te 3 yapmamızın verdiği mutlulukla birlikte geceyi Latin Danslarının yapıldığı bir yerde geçirdik ve içerisi Litvanya’lı, Polonyalı, Türk ve az sayıdaki Bulgar taraftarlarla doluydu. Herkes birbirleri ile fotoğraflar çekiniyor, hoş sohbetlerde bulunuyordu.
13 Eylül günü Türkiye’ye Warşova üzerinden döndüm. Az da olsa böylelikle Varşova’yı da görmüş oldum ama daha önce de dediğim gibi Krakow ve Wroclaw en favori şehirlerim Polonya’da;). Böylelikle rüya gibi bir EVS döneminin sonuna geldim. Hala aklım orada, fotoğraflara baktıkça yüzümde hoş gülümsemeler sürüyor. Elveda Bystrzyca Klodzka, elveda Polonya!! İlk fırsatta oralara tekrar gideceğim;).
Bu güzel Avrupa Gönüllü Hizmeti deneyimimde bana destek olan gönderici kuruluşum ve aynı zamanda projenin koordinatör kuruluşu olan Kaşif Gençlik ve Spor Kulübü Derneği’ne (www.kasifiz.biz) en içten teşekkürlerimi bir borç bilirim. Gerek proje öncesi kurumun kendi içinde düzenlediği Ayrılış Öncesi Eğitimi gerekse de proje süresince ve sonrasında verdiği desteğin katıldığım bu gönüllülük hizmetimin sorunsuz geçmesini sağladı.
Numan GÖÇERİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder