4 Mayıs 2014 Pazar

Ciaoo Türkiye! İtalya’dan selam olsun

Ciaoo Türkiye! İtalya’dan selam olsun :)

Maceram çok kısa sayılmaz 2 yıl öncesine dayanıyor aslında. Çok istedim bu projede yer almak. Çok istedim yeni bir ülkeyi, kültürü tanımak ve çocuklarla bir arada olmak. Yeni hayat, yeni yerler, yeni yüzler...




Bilirsiniz herkesin yaşadığı korkuyu yaşadım bende. Çünkü Üniversite okumak yetmiyordu artık iyi bir iş bulmak için. 2-3 dil gerekiyordu. 1 yıllık bir Avrupa macerası hiç de ürkütücü gelmedi bu şartlar altında. Elbette zordu seçimim. İşim vardı. Oturtmuş olduğum bir hayatım ve kariyer başlangıcım vardı. Çok düşündüm, çok tarttım terazimde her artıyı, her eksiyi. Sonra bütün gemileri yakıp senelerce istediğim hayalimin peşine düştüm.

Sadece 4 ülke (İtalya, İspanya, Portekiz ve Almanya’yı çok istiyordum) ve çocuk projelerine attım mailleri. 2 yılın sonunda aldım olumlu yanıtımı.

Garip bir gündü 4 Mart 2014 sabahı. Güneşli bir hava, aile ile yapılan son kahvaltı, ortamda bir hüzün havası eşliğinde yudumladık çaylarımızı. Herkes gülüyor ardından uzunca susuyordu. Alışmalıydık. 4 yıl üniversite 1 yıl iş hayatı derken 5 yıldır ailemden ayrı yaşıyordum İstanbul’da. Çok gelmez bu ayrılık sandım ama uçağa adımlar kala annemin yanaklarından süzülen damlalara dayanamadı yüreğim koy verdi gitti… Ağlaştık… Hem ağlar hem giderim dedim ve gittim… Babama, anneme, kardeşime, ananeme ve canım köpeğim güzeller güzeli Şila’ma (maltese terier bir kızım var da :) sarılışım yüreğimde bindim uçağa. Dondum kaldım uçak hareket edince, hiçbir şey hissetmiyordum. Ne heyecan, ne sevinç, ne hüzün. Nötr oldu hayat bulutların arasında. Sonra düşünceler sardı beni, doğru mu yapıyordum? İstanbul’daki işimi bıraktım, evimi dağıttım, ailemden kilometrelerce öteye gittim, sevgilimi bıraktım ardımda aşkımı. İnandığım doğru doğru muydu? Bilmiyordum. Öğrenecektim.




Uçaktan iner inmez bir huzur ve heyecan kapladı benliğimi. Beraberinde yağan yağmur ile sanki arındı bütün düşüncelerim. Havaalanında parçalanmış halde bulduğum bavulum bile bozamadı mutluluğumu :) Geldiğimin 3. günü gittim kreşe ve tanıştım miniklerle… Evet minik çünkü en büyüğü bile 3 yaşında olan 18 tane çocuk sahibi oluverdim bir anda :)

Şimdi 1 buçuk ay oldu İtalya’ya geleli. Doğal olarak İtalyanca’yı daha öğrenemedim. Çat pat anlıyor ve anlaşıyorum herkesle. Miniklerim her sabah ‘’Buongiorno Sineeem’’ diyerek atlıyor kucağıma ve öpücüklere boğuyorlar :)

Yoğun bir tempoda sürüyor hayatım. Pazartesi,Salı ve Çarşamba İtalyanca kursu için okula gidiyorum. Perşembe günleri evime özel hoca geliyor. Kesinlikle yoğun ama zevkli! İş saatlerim ise çok güzel 08.30 – 13.30! Beni hiç zorlamıyor.

Düşüncelerim mi? Onlar huzura erdi. Geldiğim günden beri doğru olanı yaptığımı biliyorum. Oda arkadaşım Sonia var kendisi Fransız. Onunla da İngilizce konuşuyoruz. Ağzımı açamayan ben epey yol kat ettim 1 ayda İngilizce konusunda. Ailem? Özlemim… Hasretim… Sevgilim? Yanıma geldi bile, dolaştık Floransa sokaklarında el ele :)

İşte böyle başladı her şey. Bir rüyaya attılar sanki beni uyanmak istemediğim... Adım adım gezdim adım adım büyülendim ve aşık oldum şehrin her bir köşesine. İstedikten sonra yapılamayacak şey yoktur hayatta! Çok fazla, çok çok fazla isteyin yeter.
Ah İstanbul’um en çok da seni özledim. Boğazın huzurunu, Kız Kulesinin hüznünü, Beyazıt’ın paslı tarihini…
Saygı ve sevgililerimle öperim Türkiye!

Sinem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder