Herkese kocaammaaannn merhabalar :)
Bu mutlu halimin en büyük nedenlerinden birisi olan İspanya’da katıldığım
AGH projesinden bahsedeceğim birazdan. Ama öncelikle AGH’nin bir insanın
ufkunu nasıl geliştireceğini, yeni insanlar, yeni yerler, yeni kültürler
tanımanın insana büyük bir özgüven, yüzüne kocaman bir gülümseme, insan
ilişkileri ve sosyal yetenek kattığını belirtmek istiyorum. İspanya’nın Zaragoza
şehrinde geçirdiğim 9 aydan sonra gerçekten yeniden doğmuş gibiyim ;)
Trex-Evs mail grubuna gelen İspanya’da AGH mailini açtığımda Buenos
Aires Üniversitesi’nde İspanyolca dersindeydim. Ahhhaaaa diye tepki
verdiğimde sınıf arkadaşlarım ve hocanın bakışı hala gözümün önünde :) Hemen akşamında maile bir cevap atarak
bu projede bulunmak istediğimi belirttim. Proje özellikle Afrika ülkelerinden İspanya’ya
göç etmiş mülteci ve sığınmacıların topluma entegrasyonuna yardımcı olmak üzerineydi.
Üniversiteyken de göçmenlik üzerine çalışmalarım olduğu için böyle bir proje beni
çok heyecanlandırmıştı. Hatta Buenos Aires Üniversitesi’nde İspanyolca
öğrendikten sonra uluslar arası göç üzerine Master yapmak istiyordum.
Sanırım şimdi neden ders sırasında öyle bir tepkiyle sevinmemi anlamışsındır.
Bu vesileyle şunu da belirtmek istiyorum eğer AGH yapacaksanız kesinlikle
aktivitelerinden mutlu olabileceğiniz bir proje seçmelisiniz. AGH
sırasında tanıştığım gönüllülerden projesini yarıda bırakıp giden kişiler
tanıdım. Şehir (çookkk küçük bir köyde de yapabilirsiniz, Madrid, Barcelona,
Londra, Paris gibi bir büyük şehirde de ), ülke, proje kapsamı gibi
konular size uygun değilse başka bir proje bakmanızı öneririm.
Neyse ben kendi deneyimimi anlatmaya devam edeyim. Proje’ye başvurdum ve bekleme sürecine girdik. Tabi bu süreç AGH yapmak isteyenler için kaçınılmaz bir şey. İspanyadaki kurumdan onay geldikten sonra proje başvurularının son gününde Ulusal Ajans’a proje gönderildi ve asıl önemli olan bekleme sürecine girdik. Ben de bu arada Güney Amerika da bir tur yapıyordum ve her bulduğum bedava wi-fi de mailleri kontrol ediyordum. Sonunda Ulusal Ajans’ın da projeyi onayladığını öğrenince artık hiçbir engel kalmamıştı İspanya seyahati için ve bekledi beniiiii ispannnyaaaa J
Gerekli belgeleri hazırladıktan sonra sonunda 5 Şubat’ta ispanya’ya ayak bastım
ve hayatımın en güzel deneyimlerinden birisine başladım. Göçmenlere
İspanyolca dersler veriyorduk en başta ve bunun yanında topluma ayak
uydurabilmelerine yardımcı olmak amacıyla psikoloji, Avrupa’da toplum
davranışları üzerine dersler de veriyorduk. Hem kendimi geliştirici hem
de çalıştığımız insanlara faydalı olabilecek bu aktivitelerin yanı sıra
normalde proje kapsamında olmayan ama benim oluşturduğum küçük bir
projeyle göçmenlere İngilizce dersler vermeye de başladım. İspanya’da bir
Türkiyeli olarak Afrika Ülkeleri’nden gelen göçmenlere İspanyolca açıklamalarla İngilizce dersi vermek herhalde hayatımda
yaşayabileceğim en sıra dışı deneyimdir. Söylerken benim bile kafam karışıyor:
P
Bu arada sosyal kulüp diye ayrı bir bölümü vardı kurumun ve burada da
faaliyetlere katılıyorduk. Bu kulüpte mental rahatsızlıkları bulunan
insanlarla sosyal aktiviteler yapıyorduk. Örneğin ben pazartesi günleri
onlarla masa tenisi oynuyordum. Belli günlerde sinema saatleri düzenliyordum.
Biraz daha zaman geçtikten sonra bir pod-cast radyo programı yapabilir
miyim acaba diye düşündüm ve bunu arkadaşımla paylaştım. Çok güzel olabileceğini
söyledi ve hemen çalışmalara başladık. Sonunda 15-20 dakikalık Türkiye’de gezilebilecek
yerler ve müzik üzerine çok güzel bir program çıktı ortaya. Aşağıdaki
linkten dinleyebilirsiniz isterseniz. ( İspanyolca tabiî ki)
Tabi bütün günlerim çalışarak geçmiyordu. AGH’nin en güzel tarafı size
ihtiyacınız olan boş zamanı en iyi şekilde vermesi. Çok esnek iş saatleri
olduğu için de istediğiniz her aktiviteye katılabiliyorsunuz. Mesela ben Flamenko
ritim aleti olan cajon öğrenmeye başladım orada. Çok güzel bir arkadaş
çevresi edinip nereyse bütün İspanya’yı dolaştım ve dünyada daha ne kadar
güzel ve özel yerler olabileceğini keşfettim. Yaz sonuna doğru bir program
yapıp tatil günlerimi ( yaklaşık bir ay ) küçük bir Avrupa turuna ayırdım ve
Zaragoza’dan başlayarak Kuzey İspanya, Fransa, Belçika ve Hollanda’yı
içeren otostopla Batı Avrupa turunu yaptım. Ve hayatım boyunca
unutamayacağım anılarla geri döndüm. Kasım ayı gelip gitme zamanı
yaklaşınca, geriye dönüp baktığımda binlerce insanla bir araya gelip çok
eğlenceli ve tecrübe dolu günler geçirdiğimi fark ettim ve hem hüzün hem gurur hem
sevinç içeren bir tuhaf duygu içerisine girdim. Halen daha ispanya’da ve
buna bağlı olarak bütün Avrupa edindiğim arkadaşlarla görüşüyorum, onları
ülkemde misafir ediyorum ve ben de onları ziyarete gidiyorum.
İspanya’daki kurumla hala iletişim halindeyim ve yaptığım radyo programının
devamını çekmek için çalışmalara başlayacağız önümüzdeki günlerde. Son
olarak sözü daha fazla uzatmadan diyeceğim şudur arkadaşlar. Hayatınızı olumlu
yönde değiştirmek, ilerletmek, dünyayı daha iyi algılamak, Can Yücel Abimizin
de söylediği gibi “yaşamayı değil
yaşamayı yaşamak” istiyorsanız kesinlikle ama kesinlikle AGH
projelerine katılın. Şimdilik söyleyebileceklerim bu kadar umarım biraz
fikir verebilmişimdir.
Seyit Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder