10 Eylül 2014 Çarşamba

İspanya'da "Yaşamayı değil Yaşamayı Yaşamak"

Herkese kocaammaaannn merhabalar :)


Bu mutlu halimin en büyük nedenlerinden birisi olan İspanya’da katıldığım AGH projesinden bahsedeceğim birazdan. Ama öncelikle AGH’nin bir insanın ufkunu nasıl geliştireceğini, yeni insanlar, yeni yerler, yeni kültürler tanımanın insana büyük bir özgüven, yüzüne kocaman bir gülümseme, insan ilişkileri ve sosyal yetenek kattığını belirtmek istiyorum. İspanya’nın Zaragoza şehrinde geçirdiğim 9 aydan sonra gerçekten yeniden doğmuş gibiyim ;) 




Trex-Evs mail grubuna gelen İspanya’da AGH mailini açtığımda Buenos Aires Üniversitesi’nde İspanyolca dersindeydim. Ahhhaaaa diye tepki verdiğimde sınıf arkadaşlarım ve hocanın bakışı hala gözümün önünde :) Hemen akşamında maile bir cevap atarak bu projede bulunmak istediğimi belirttim. Proje özellikle Afrika ülkelerinden İspanya’ya göç etmiş mülteci ve sığınmacıların topluma entegrasyonuna yardımcı olmak üzerineydi. Üniversiteyken de göçmenlik üzerine çalışmalarım olduğu için böyle bir proje beni çok heyecanlandırmıştı. Hatta Buenos Aires Üniversitesi’nde İspanyolca öğrendikten sonra uluslar arası göç üzerine Master yapmak istiyordum. Sanırım şimdi neden ders sırasında öyle bir tepkiyle sevinmemi anlamışsındır. Bu vesileyle şunu da belirtmek istiyorum eğer AGH yapacaksanız kesinlikle aktivitelerinden mutlu olabileceğiniz bir proje seçmelisiniz. AGH sırasında tanıştığım gönüllülerden projesini yarıda bırakıp giden kişiler tanıdım. Şehir (çookkk küçük bir köyde de yapabilirsiniz, Madrid, Barcelona, Londra, Paris gibi bir büyük şehirde de ), ülke, proje kapsamı gibi konular size uygun değilse başka bir proje bakmanızı öneririm. 




Neyse ben kendi deneyimimi anlatmaya devam edeyim. Proje’ye başvurdum ve bekleme sürecine girdik. Tabi bu süreç AGH yapmak isteyenler için kaçınılmaz bir şey. İspanyadaki kurumdan onay geldikten sonra proje başvurularının son gününde Ulusal Ajans’a proje gönderildi ve asıl önemli olan bekleme sürecine girdik. Ben de bu arada Güney Amerika da bir tur yapıyordum ve her bulduğum bedava wi-fi de mailleri kontrol ediyordum. Sonunda Ulusal Ajans’ın da projeyi onayladığını öğrenince artık hiçbir engel kalmamıştı İspanya seyahati için ve bekledi beniiiii ispannnyaaaa
J

Gerekli belgeleri hazırladıktan sonra sonunda 5 Şubat’ta ispanya’ya ayak bastım ve hayatımın en güzel deneyimlerinden birisine başladım. Göçmenlere İspanyolca dersler veriyorduk en başta ve bunun yanında topluma ayak uydurabilmelerine yardımcı olmak amacıyla psikoloji, Avrupa’da toplum davranışları üzerine dersler de veriyorduk. Hem kendimi geliştirici hem de çalıştığımız insanlara faydalı olabilecek bu aktivitelerin yanı sıra normalde proje kapsamında olmayan ama benim oluşturduğum küçük bir projeyle göçmenlere İngilizce dersler vermeye de başladım. İspanya’da bir Türkiyeli olarak Afrika Ülkeleri’nden gelen göçmenlere İspanyolca açıklamalarla İngilizce dersi vermek herhalde hayatımda yaşayabileceğim en sıra dışı deneyimdir. Söylerken benim bile kafam karışıyor: P 

Bu arada sosyal kulüp diye ayrı bir bölümü vardı kurumun ve burada da faaliyetlere katılıyorduk. Bu kulüpte mental rahatsızlıkları bulunan insanlarla sosyal aktiviteler yapıyorduk. Örneğin ben pazartesi günleri onlarla masa tenisi oynuyordum. Belli günlerde sinema saatleri düzenliyordum. Biraz daha zaman geçtikten sonra bir pod-cast radyo programı yapabilir miyim acaba diye düşündüm ve bunu arkadaşımla paylaştım. Çok güzel olabileceğini söyledi ve hemen çalışmalara başladık. Sonunda 15-20 dakikalık Türkiye’de gezilebilecek yerler ve müzik üzerine çok güzel bir program çıktı ortaya. Aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz isterseniz. ( İspanyolca tabiî ki) 

Tabi bütün günlerim çalışarak geçmiyordu. AGH’nin en güzel tarafı size ihtiyacınız olan boş zamanı en iyi şekilde vermesi. Çok esnek iş saatleri olduğu için de istediğiniz her aktiviteye katılabiliyorsunuz. Mesela ben Flamenko ritim aleti olan cajon öğrenmeye başladım orada. Çok güzel bir arkadaş çevresi edinip nereyse bütün İspanya’yı dolaştım ve dünyada daha ne kadar güzel ve özel yerler olabileceğini keşfettim. Yaz sonuna doğru bir program yapıp tatil günlerimi ( yaklaşık bir ay ) küçük bir Avrupa turuna ayırdım ve Zaragoza’dan başlayarak Kuzey İspanya, Fransa, Belçika ve Hollanda’yı içeren otostopla Batı Avrupa turunu yaptım. Ve hayatım boyunca unutamayacağım anılarla geri döndüm. Kasım ayı gelip gitme zamanı yaklaşınca, geriye dönüp baktığımda binlerce insanla bir araya gelip çok eğlenceli ve tecrübe dolu günler geçirdiğimi fark ettim ve hem hüzün hem gurur hem sevinç içeren bir tuhaf duygu içerisine girdim. Halen daha ispanya’da ve buna bağlı olarak bütün Avrupa edindiğim arkadaşlarla görüşüyorum, onları ülkemde misafir ediyorum ve ben de onları ziyarete gidiyorum.



İspanya’daki kurumla hala iletişim halindeyim ve yaptığım radyo programının devamını çekmek için çalışmalara başlayacağız önümüzdeki günlerde. Son olarak sözü daha fazla uzatmadan diyeceğim şudur arkadaşlar. Hayatınızı olumlu yönde değiştirmek, ilerletmek, dünyayı daha iyi algılamak, Can Yücel Abimizin de söylediği gibi “yaşamayı değil yaşamayı yaşamak” istiyorsanız kesinlikle ama kesinlikle AGH projelerine katılın. Şimdilik söyleyebileceklerim bu kadar umarım biraz fikir verebilmişimdir. 

Seyit Orhan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder