23 Haziran 2013 Pazar

Yılın Röportajı -3- (son bölüm)

Geçen hafta sonu olanlardan sonra pek keyifli bir pazar olmayacağını düşündüğümüzden röportajımızı yayınlamadık. Bu hafta sonumuz da çok parlak olmasa da , bizi takip eden okuyucularımız da var. Araya çok zaman girsin istemedik ve son kısmını bu hafta yayınlıyoruz. Ozan ve Deniz şu an Yeni Zelanda' da bizden çok uzakta dünyanın başka bir ucundalar, yeni yaşamlarında onlara bol şans diliyoruz TREX ailesi olarak, iyi okumalar...



TREX:  Peki projeleriniz bitti bir yıllık bir süreçti, dönmek nasıldı, döndüğünüzde nasıl oldu hayat?
Her gönüllü döndükten sonra bir alışma süreci yaşıyor, zorlanıyor, sizin bir planınız var mıydı, yoksa bir boşluk oldu mu?

Deniz: Ben döndüm, cumartesi günü iş görüşmesine gittim ve pazartesi günü işe başlamıştım.

Ozan: Ben zaten gitmeden önce yüksek lisans kaydı yaptırmıştım. Dönünce yüksek lisansa başlayacağım kesindi. Bir yandan da İzmir’de başka bir proje başlamak üzereydi. “Leylekten günümüze üreme sağlığı projesi”. O projede de çalışacaktım ve projeyle ilgili de hazırlıklar devam ediyordu. Yapacağımız şeyler aşağı yukarı belli idi. Ben bir de akademik kariyeri mi yoksa gençlik çalışanı mı olmalıyım belirsizdi biraz kafamda. Acaba belediyeye bağlı bir gençlik merkezi olabilir mi diye düşünüyordum. Çünkü o dönem Almanya’daki gençlik merkezlerinden çok etkilenmiştim. O zamanlar “geleceğin sermayesi” diye tekrar bir fon alma imkanı var idi AGH’den sonra. O fonu alıp acaba devam edecek bir gençlik merkezi kurulabilir mi diye düşünceler vardı. Ama arkamızda bir dernek olmayınca cesaret edemedik açıkçası.  Döner dönmez bir koşturmacaya girmiştim o yüzden boşluğa düşecek zaman kalmadı. Ama ilk başlarda ben biraz gergin olduğumu hatırlıyorum. Oradaki yaşama alışmıştım ve Türkiye bana biraz karmaşık geldi ama sonuçta adapte oluyor ve alışıyorsun. Proje başladı, yüksek lisans başladı ve bir yandan da kadro açıldı ve ben ona başvurdum araştırma görevlisi olarak. Her şey çok hızlı gelişti. Biz 15 eylülde döndük 1 ekimde yüksek lisans başladı ve ekimin sonunda da kadro açıldı.

Deniz: Evet çok hızlı gelişti her şey, biz şanslıydık yoksa her AGH gönüllüsünde olduğu gibi bizde de bunlar olmasaydı, bir boşluğa düşebilirdik.
Bir de yüksek lisansı dondurup gitmenin verdiği bir öğrenci rehaveti vardı sanırım üstümüzde.

Ozan: O konuda da bizim hocalarımız çok anlayışlı davrandılar. Bunu söylemem lazım. Kayıtlarımızı dondururken gitmeden önce Prof. Dr. Ömür Neczan Timurcanday Özmen bize çok yardımcı oldu, çok anlayışla karşıladı. Sonuçta bölümler bu tarz bir kayıt dondurma sürecini kabul etmeyebilirlerdi. Biz dönünce ne yapacağımızı biliyorduk. Öyle olması tabii bizim daha rahat hissetmemizi sağladı.

TREX: Deniz, o zaman projen bitti döndün, işe kabul edildin ve özel sektörde çalışıyorsun o günden beri. Ama sen Ozan projeler, dernek işleri, gençlik çalışmalarına devam ettin.

Ozan: Aslında ilk başlarda öyle idi. Ama sonra bir karar vermek durumunda kaldım. Sonuçta üniversiteye girdiysem oraya bir şeyler vermek zorundaydım. STK apayrı bir koşturmaca. Ben zaman ayırmayı seven bir insanım ve bir STK’da çalışmak demek gerçekten sahada olmak demek, projeler takip etmek demek, bu ayrı bir koşturmaca ve ben o noktada bir karar vermek zorundaydım. Ben kararımı akademiden yana kullandım ve açıkçası biraz geri çekildim.

Deniz: Tabii biraz o durum maddiyatla da alakalı. Ben de çok istiyordum bir dernekte çalışayım ama özel sektörü seçmek zorunda kaldım. Hatta hala içimde vardır böyle bir istek, ilerde bir gün bir STK ile ilgili bir şeyler yapabilir miyim diye düşünüyorum. Ama o durum maddiyatla çok alakalı. Sonuçta Türkiye’de genç olmak, ekonomini bağımsız bir şekilde devam ettirmek çok zor.

Ozan:  Biz onu TREX olarak çok düşündük, geri dönünce nasıl bir oryantasyon olabilir diye, ama o da ayrı bir koşturmaca dediğim gibi. Birilerinin mutlaka zaman ayırması gerekiyor. Hepimizin işleri bir yandan devam ettiği için yapılabilecek çok fazla şey var, yapılması gereken çok fazla şey var ama çok fazla emek ve maliyet istiyor. Bunlar hiç kolay değil, kolay kararlar da değildi o yüzden ben tercihimi akademiden yana kullandım ama hep içimizde bir yerde o kaldı. Ben hep şuna inandım; STK’nın bir derdi bir davası olmalı ve bunun peşinde koşmalı.. TREX in kurulmuş olması büyük bir başarı diye düşünüyorum.

TREX: Şu an yönetim kurulu başkanlığını yapıyorsun TREX’in.

Ozan: Sembolik diyelim. Çok aktif yer alamıyorum çünkü. Yönetim kurulu üyeleri çok daha yoğun çalışıyorlar…

TREX: Peki kaç yıldır başkanlık yapıyorsun?

Ozan: Şöyle oldu; biz döndük ulusal ajans uzunca bir süre bizi arayıp sormadı. Ne yaptınız ne ettiniz gençler demedi. Biz sadece final raporu gönderdik. Onlar değerlendirdiler. 2006 yılında, yani normalde biz döner dönmez yapılması gereken değerlendirme toplantısını 2 sene sonra yaptılar ve bir sürü AGH gönüllüsü vardı. Biz orada sadece düşüncelerimizi yazdık, aktardık öyle çok da interaktif bir toplantı olmadı. Ama şöyle bir şey oldu; Türkiye’deki AGH gönüllüsü Viktor Matis ‘ben eski AGH derneği  kurmak istiyorum’ dedi, bu işin içinde yer almak isteyenler benle görüşsün dedi. Daha önceden bazı bağlantılar da kurmuş… Ben de açıkçası, gençlik derneği kuramadık hani böyle bir şey yapılabilir, sıkıntılarımızı aktarırız,  danışmanlık yapılır diye düşündük. Çünkü biz görmedik ve her şeyi kendimiz keşfettik. O yüzden bu bizim için çok önemliydi. Biz de içinde yer almak istedik. Antalya’da idi dernek, Viktor orada olduğu için. Daha sonra İzmir’e taşınma söz konusu oldu Viktor Antalya’dan ayrılınca. O dönem Orhan başkanlık yaptı, sonra Orhan ayrıldı, en azından AGH yapmış birisi başkan olsun dendi. O süreçte biraz daha aktif çalıştım, eski AGH gönüllülerine ulaşmaya çalıştım, ama bir yandan da yüksek lisans tezi yazmaya çalışıyorum,, doktora ders aşaması derken çok da aktif olamadık. Başlarda gönüllüleri toplamak için dino night’lar yapıyorduk mesela. Ama sonrasında akademi daha ağır bastı. Doktora süreci ,evlilik süreci derken biz geri çekildik. Yönetim kurulundaki arkadaşlar daha fazla sorumluluk almaya başladılar, sen de biliyorsun hayatlarından ciddi zamanlar vakfederek derneği ayakta tuttular ve onların emeğiyle dernek çalışmalara devam etti. Bunu her zaman söylemem gerekli; Serkan (Uzmen), Şefik Emre (Coşkun), Çetin (Akın), Hasan (Jabbarov). Bu arkadaşlar çok aktif olarak çalıştılar. Tabii ki senin olsun,diğer arkadaşların destekleri oldu. Onlar olmasa olmazdı. Şu an özellikle Serkan ve Şefik çok yoğun bir şekilde derneği götürüyorlar.

TREX: Ama siz de birçok şeye ön ayak olmuşsunuz.

Ozan: Ben isterdim daha fazlasını yapabilmek benim de hayallerim vardı ama belli tercihler yapılıyor ve ister istemez o tercihlerin peşine gidiliyor.

TREX: Yaptığınız o çalışmalar ve AGH süreci şu an bulunduğunuz noktaya nasıl bir katkı sağladı. Mesela şu an buradayım ve o süreç bana şunu kattığı için buradayım diyebiliyor musunuz?

Ozan: Ben kendi açımdan söyleyeyim. Biz Denizle de hep onu tartıştık. Acaba biz AGH yapmasaydık şu olduğumuz noktada olur muyduk diye.

Deniz: Türkiye’de daha mutlu olurduk o kesin. Yani yurtdışına çıktıktan sonra artık kabuğuna sığmıyorsun, sürekli kendini geliştirmek istiyorsun, çevrendeki insanlar sana yetmiyor. Çok fazla dolu oluyorsun; gerek deneyimsel olarak gerek bilgi olarak. Fırsatları görüyorsun, dünyada neler olup bittiğini görüyorsun ve buradaki koşullar sana yetmiyor. Hep kendi ülkeni ve içinde bulunduğun koşulları sürekli aşmaya çalışıyorsun.

Ozan: İnsanlar mezun olduktan sonra hemen işe girelim istiyorlar. Bu Türkiye koşullarında çok haklı bir kaygı ama biz hep iş görüşmelerinde olsun, başka platformlarda olsun, başka bir yerde yaşamanın ne kadar önemli olduğunu, insanı ne kadar geliştirdiğini, hayattan zevk almanın ne kadar arttığını savunduk. O yüzden bu kariyerist bakış açısından biraz uzak durulmalı diye düşünüyorum. Gerçi ben bunu söyleyip bir yandan da akademik kariyer yapıyorum ama ne olursa olsun kesinlikle zaman kaybı değil. Zaten eninde sonunda bir işe giriliyor, askerlik yapılıyor, eninde sonunda hayat koşturması gelip seni buluyor. Bunların arasında başka bir kültürde yaşamaya çalışmak çok büyük bir meydan okuma ve bu meydan okuma da insanı çok güçlendiriyor.

Deniz: Kesinlikle! Aslında her adımda, artık kendini tanıdığın ve kendini bildiğin için daha sağlam adımlar atıyorsun. Aslında hayatın her aşamasına katkısı var. Kendini tanıyorsun, kendinden eminsin, hayattan beklentin net, ulaşmak istediğin yer belli. Ve kendi içinde yaşadığın toplumu da daha iyi yorumlayabiliyorsun.

Ozan: Dışarıdan bakabilme yetisi kazanıyorsun ve daha nesnel bakabiliyorsun.

Deniz: Daha fazla bir dünyanın olabileceğinin biliyorsun ve ülkenin sana dayattığı şeylere itiraz  edebiliyorsun, bireysel düzeyde de olsa en azından. Farkındalık yaratıyor kişide…

TREX: Artık AGH yapmak isteyenlere tavsiyeleriniz var mı diye sormayacağım zaten bütün konuşma içerisinde zaman zaman birçok tavsiyeyi verdik.
Şu an yeni bir yol ayrımındasınız. Ve şunu sormak istiyorum, eğer başka bir kültürde yaşamamış olsaydınız bu karar sizin gözünüzü korkutur muydu? Bir yandan çok büyük bir fırsat var önünüzde ama bu önceki deneyim bu kararı kolaylaştırmış olabilir mi?

Ozan: Kesinlikle, o kadar süre Almanya’da kaldıktan sonra dünyanın birçok yerinde yaşarız dedik. Almanya’dan sonra da bir süre 6 ay kadar İngiltere’de bulunduk.

Deniz: Artık her şey ulaşılabilir yapılabilir oldu bizim için…

Ozan: Yani belli koşullar sağlandıktan sonra her yerde yaşanabilir.

TREX: Bir kere o süreci yaşadıktan sonra devamı bir şekilde geliyor değil mi?

Ozan: Hayat aslında kendi konfor bölgenden çıktıktan sonra başlıyor. Yeni  meydan okumalar ve hayatı anlamlandırmalar bence çok önemli.İngilizcesi tabi biraz daha afili duruyor cümlenin“life begins when you leave your comfort zone” ve çok doğru. Çünkü bir rutine binince hayat anlamsızlaşmaya başlıyor ki hayat bu değil.


Deniz: Ozan 6 yıldır Dokuz Eylul Üniversitesi’nde ben 6.5 yıldır TESCO Kipa’da çalışıyorum. Bostanlıda oturuyoruz ailelerimiz burada.

Ozan: Hersey cok güzel, bir sıkıntımız yok ama kendimize yeni bir şey katamıyoruz. Ya da ülke koşullarında çok daha fazla çaba harcaman gerekiyor.

Deniz: ve bizim hayattan beklentilerimiz bu değil sonuçta ve beklentilerimizi karşılayacak bir şans elde ettiğimizi düşünüyoruz. Bakalım?

TREX: O zaman biz tüm TREX ailesi olarak bol şans diliyoruz size. Umarız çok güzel gider her şey belki oradan da hikayeler yayınlarız…

Büşra Güder
İzmir- 2013

P.S. Katkılarından dolayı Ayşe Kavas ve Melike Kalkan'a teşekkürler:)









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder