Geçen hafta sonu olanlardan sonra pek keyifli bir pazar olmayacağını düşündüğümüzden röportajımızı yayınlamadık. Bu hafta sonumuz da çok parlak olmasa da , bizi takip eden okuyucularımız da var. Araya çok zaman girsin istemedik ve son kısmını bu hafta yayınlıyoruz. Ozan ve Deniz şu an Yeni Zelanda' da bizden çok uzakta dünyanın başka bir ucundalar, yeni yaşamlarında onlara bol şans diliyoruz TREX ailesi olarak, iyi okumalar...
TREX: Peki projeleriniz bitti bir yıllık bir süreçti, dönmek nasıldı, döndüğünüzde nasıl oldu hayat?
TREX: Peki projeleriniz bitti bir yıllık bir süreçti, dönmek nasıldı, döndüğünüzde nasıl oldu hayat?
Her gönüllü döndükten sonra bir alışma süreci yaşıyor,
zorlanıyor, sizin bir planınız var mıydı, yoksa bir boşluk oldu mu?
Deniz: Ben döndüm, cumartesi günü iş görüşmesine gittim ve
pazartesi günü işe başlamıştım.
Ozan: Ben zaten gitmeden önce yüksek lisans kaydı yaptırmıştım.
Dönünce yüksek lisansa başlayacağım kesindi. Bir yandan da İzmir’de başka bir
proje başlamak üzereydi. “Leylekten günümüze üreme sağlığı projesi”. O projede
de çalışacaktım ve projeyle ilgili de hazırlıklar devam ediyordu. Yapacağımız
şeyler aşağı yukarı belli idi. Ben bir de akademik kariyeri mi yoksa gençlik
çalışanı mı olmalıyım belirsizdi biraz kafamda. Acaba belediyeye bağlı bir
gençlik merkezi olabilir mi diye düşünüyordum. Çünkü o dönem Almanya’daki
gençlik merkezlerinden çok etkilenmiştim. O zamanlar “geleceğin sermayesi” diye
tekrar bir fon alma imkanı var idi AGH’den sonra. O fonu alıp acaba devam
edecek bir gençlik merkezi kurulabilir mi diye düşünceler vardı. Ama arkamızda
bir dernek olmayınca cesaret edemedik açıkçası.
Döner dönmez bir koşturmacaya girmiştim o yüzden boşluğa düşecek zaman
kalmadı. Ama ilk başlarda ben biraz gergin olduğumu hatırlıyorum. Oradaki
yaşama alışmıştım ve Türkiye bana biraz karmaşık geldi ama sonuçta adapte
oluyor ve alışıyorsun. Proje başladı, yüksek lisans başladı ve bir yandan da
kadro açıldı ve ben ona başvurdum araştırma görevlisi olarak. Her şey çok hızlı
gelişti. Biz 15 eylülde döndük 1 ekimde yüksek lisans başladı ve ekimin sonunda
da kadro açıldı.
Deniz: Evet çok hızlı gelişti her şey, biz şanslıydık yoksa
her AGH gönüllüsünde olduğu gibi bizde de bunlar olmasaydı, bir boşluğa
düşebilirdik.
Bir de yüksek lisansı dondurup gitmenin verdiği bir öğrenci
rehaveti vardı sanırım üstümüzde.
Ozan: O konuda da bizim hocalarımız çok anlayışlı davrandılar.
Bunu söylemem lazım. Kayıtlarımızı dondururken gitmeden önce Prof. Dr. Ömür Neczan
Timurcanday Özmen bize çok yardımcı oldu, çok anlayışla karşıladı. Sonuçta bölümler
bu tarz bir kayıt dondurma sürecini kabul etmeyebilirlerdi. Biz dönünce ne
yapacağımızı biliyorduk. Öyle olması tabii bizim daha rahat hissetmemizi
sağladı.
TREX: Deniz, o zaman projen bitti döndün, işe kabul edildin
ve özel sektörde çalışıyorsun o günden beri. Ama sen Ozan projeler, dernek
işleri, gençlik çalışmalarına devam ettin.
Ozan: Aslında ilk başlarda öyle idi. Ama sonra bir karar vermek
durumunda kaldım. Sonuçta üniversiteye girdiysem oraya bir şeyler vermek
zorundaydım. STK apayrı bir koşturmaca. Ben zaman ayırmayı seven bir insanım ve
bir STK’da çalışmak demek gerçekten sahada olmak demek, projeler takip etmek
demek, bu ayrı bir koşturmaca ve ben o noktada bir karar vermek zorundaydım.
Ben kararımı akademiden yana kullandım ve açıkçası biraz geri çekildim.
Deniz: Tabii biraz o durum maddiyatla da alakalı. Ben de çok
istiyordum bir dernekte çalışayım ama özel sektörü seçmek zorunda kaldım. Hatta
hala içimde vardır böyle bir istek, ilerde bir gün bir STK ile ilgili bir
şeyler yapabilir miyim diye düşünüyorum. Ama o durum maddiyatla çok alakalı.
Sonuçta Türkiye’de genç olmak, ekonomini bağımsız bir şekilde devam ettirmek
çok zor.
Ozan: Biz onu TREX
olarak çok düşündük, geri dönünce nasıl bir oryantasyon olabilir diye, ama o da
ayrı bir koşturmaca dediğim gibi. Birilerinin mutlaka zaman ayırması gerekiyor.
Hepimizin işleri bir yandan devam ettiği için yapılabilecek çok fazla şey var,
yapılması gereken çok fazla şey var ama çok fazla emek ve maliyet istiyor.
Bunlar hiç kolay değil, kolay kararlar da değildi o yüzden ben tercihimi
akademiden yana kullandım ama hep içimizde bir yerde o kaldı. Ben hep şuna
inandım; STK’nın bir derdi bir davası olmalı ve bunun peşinde koşmalı.. TREX in
kurulmuş olması büyük bir başarı diye düşünüyorum.
TREX: Şu an yönetim kurulu başkanlığını yapıyorsun TREX’in.
Ozan: Sembolik diyelim. Çok aktif yer alamıyorum çünkü. Yönetim
kurulu üyeleri çok daha yoğun çalışıyorlar…
TREX: Peki kaç yıldır başkanlık yapıyorsun?
Ozan: Şöyle oldu; biz döndük ulusal ajans uzunca bir süre bizi
arayıp sormadı. Ne yaptınız ne ettiniz gençler demedi. Biz sadece final raporu
gönderdik. Onlar değerlendirdiler. 2006 yılında, yani normalde biz döner dönmez
yapılması gereken değerlendirme toplantısını 2 sene sonra yaptılar ve bir sürü
AGH gönüllüsü vardı. Biz orada sadece düşüncelerimizi yazdık, aktardık öyle çok
da interaktif bir toplantı olmadı. Ama şöyle bir şey oldu; Türkiye’deki AGH
gönüllüsü Viktor Matis ‘ben eski AGH derneği
kurmak istiyorum’ dedi, bu işin içinde yer almak isteyenler benle
görüşsün dedi. Daha önceden bazı bağlantılar da kurmuş… Ben de açıkçası,
gençlik derneği kuramadık hani böyle bir şey yapılabilir, sıkıntılarımızı aktarırız, danışmanlık yapılır diye düşündük. Çünkü biz
görmedik ve her şeyi kendimiz keşfettik. O yüzden bu bizim için çok önemliydi.
Biz de içinde yer almak istedik. Antalya’da idi dernek, Viktor orada olduğu
için. Daha sonra İzmir’e taşınma söz konusu oldu Viktor Antalya’dan ayrılınca. O dönem Orhan başkanlık yaptı, sonra Orhan ayrıldı, en azından AGH yapmış
birisi başkan olsun dendi. O süreçte biraz daha aktif çalıştım, eski AGH gönüllülerine
ulaşmaya çalıştım, ama bir yandan da yüksek lisans tezi yazmaya çalışıyorum,,
doktora ders aşaması derken çok da aktif olamadık. Başlarda gönüllüleri
toplamak için dino night’lar yapıyorduk mesela. Ama sonrasında akademi daha
ağır bastı. Doktora süreci ,evlilik süreci derken biz geri çekildik. Yönetim
kurulundaki arkadaşlar daha fazla sorumluluk almaya başladılar, sen de
biliyorsun hayatlarından ciddi zamanlar vakfederek derneği ayakta tuttular ve
onların emeğiyle dernek çalışmalara devam etti. Bunu her zaman söylemem gerekli; Serkan (Uzmen), Şefik Emre (Coşkun), Çetin (Akın), Hasan (Jabbarov). Bu arkadaşlar
çok aktif olarak çalıştılar. Tabii ki senin olsun,diğer arkadaşların destekleri
oldu. Onlar olmasa olmazdı. Şu an özellikle Serkan ve Şefik çok yoğun bir
şekilde derneği götürüyorlar.
TREX: Ama siz de birçok şeye ön ayak olmuşsunuz.
Ozan: Ben isterdim daha fazlasını yapabilmek benim de
hayallerim vardı ama belli tercihler yapılıyor ve ister istemez o tercihlerin
peşine gidiliyor.
TREX: Yaptığınız o çalışmalar ve AGH süreci şu an bulunduğunuz
noktaya nasıl bir katkı sağladı. Mesela şu an buradayım ve o süreç bana şunu
kattığı için buradayım diyebiliyor musunuz?
Ozan: Ben kendi açımdan söyleyeyim. Biz Denizle de hep onu
tartıştık. Acaba biz AGH yapmasaydık şu olduğumuz noktada olur muyduk diye.
Deniz: Türkiye’de daha mutlu olurduk o kesin. Yani yurtdışına
çıktıktan sonra artık kabuğuna sığmıyorsun, sürekli kendini geliştirmek
istiyorsun, çevrendeki insanlar sana yetmiyor. Çok fazla dolu oluyorsun; gerek
deneyimsel olarak gerek bilgi olarak. Fırsatları görüyorsun, dünyada neler olup
bittiğini görüyorsun ve buradaki koşullar sana yetmiyor. Hep kendi ülkeni ve
içinde bulunduğun koşulları sürekli aşmaya çalışıyorsun.
Ozan: İnsanlar mezun olduktan sonra hemen işe girelim
istiyorlar. Bu Türkiye koşullarında çok haklı bir kaygı ama biz hep iş
görüşmelerinde olsun, başka platformlarda olsun, başka bir yerde yaşamanın ne
kadar önemli olduğunu, insanı ne kadar geliştirdiğini, hayattan zevk almanın ne
kadar arttığını savunduk. O yüzden bu kariyerist bakış açısından biraz uzak
durulmalı diye düşünüyorum. Gerçi ben bunu söyleyip bir yandan da akademik
kariyer yapıyorum ama ne olursa olsun kesinlikle zaman kaybı değil. Zaten
eninde sonunda bir işe giriliyor, askerlik yapılıyor, eninde sonunda hayat
koşturması gelip seni buluyor. Bunların arasında başka bir kültürde yaşamaya
çalışmak çok büyük bir meydan okuma ve bu meydan okuma da insanı çok
güçlendiriyor.
Deniz: Kesinlikle! Aslında her adımda, artık kendini tanıdığın ve
kendini bildiğin için daha sağlam adımlar atıyorsun. Aslında hayatın her
aşamasına katkısı var. Kendini tanıyorsun, kendinden eminsin, hayattan
beklentin net, ulaşmak istediğin yer belli. Ve kendi içinde yaşadığın toplumu
da daha iyi yorumlayabiliyorsun.
Ozan: Dışarıdan bakabilme yetisi kazanıyorsun ve daha nesnel
bakabiliyorsun.
Deniz: Daha fazla bir dünyanın olabileceğinin biliyorsun ve
ülkenin sana dayattığı şeylere itiraz
edebiliyorsun, bireysel düzeyde de olsa en azından. Farkındalık yaratıyor
kişide…
TREX: Artık AGH yapmak isteyenlere tavsiyeleriniz var mı
diye sormayacağım zaten bütün konuşma içerisinde zaman zaman birçok tavsiyeyi
verdik.
Şu an yeni bir yol ayrımındasınız. Ve şunu sormak istiyorum,
eğer başka bir kültürde yaşamamış olsaydınız bu karar sizin gözünüzü korkutur
muydu? Bir yandan çok büyük bir fırsat var önünüzde ama bu önceki deneyim bu
kararı kolaylaştırmış olabilir mi?
Ozan: Kesinlikle, o kadar süre Almanya’da kaldıktan sonra
dünyanın birçok yerinde yaşarız dedik. Almanya’dan sonra da bir süre 6 ay kadar
İngiltere’de bulunduk.
Deniz: Artık her şey ulaşılabilir yapılabilir oldu bizim için…
Ozan: Yani belli koşullar sağlandıktan sonra her yerde
yaşanabilir.
TREX: Bir kere o süreci yaşadıktan sonra devamı bir şekilde
geliyor değil mi?
Ozan: Hayat aslında kendi konfor bölgenden çıktıktan sonra
başlıyor. Yeni meydan okumalar ve hayatı
anlamlandırmalar bence çok önemli.İngilizcesi tabi biraz daha afili duruyor
cümlenin“life begins when you leave your comfort zone” ve çok doğru. Çünkü bir
rutine binince hayat anlamsızlaşmaya başlıyor ki hayat bu değil.
Ozan: Hersey cok güzel, bir sıkıntımız yok ama kendimize yeni
bir şey katamıyoruz. Ya da ülke koşullarında çok daha fazla çaba harcaman
gerekiyor.
Deniz: ve bizim hayattan beklentilerimiz bu değil sonuçta ve
beklentilerimizi karşılayacak bir şans elde ettiğimizi düşünüyoruz. Bakalım?
TREX: O zaman biz tüm TREX ailesi olarak bol şans diliyoruz
size. Umarız çok güzel gider her şey belki oradan da hikayeler yayınlarız…
Büşra Güder
İzmir- 2013
P.S. Katkılarından dolayı Ayşe Kavas ve Melike Kalkan'a teşekkürler:)
Büşra Güder
İzmir- 2013
P.S. Katkılarından dolayı Ayşe Kavas ve Melike Kalkan'a teşekkürler:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder